E-Bülten : 2019 / Mayıs - Haziran

MOR ÇATI BÜLTEN
Nafaka Hakkı Kadın Platformu kadınların nafaka hakkını korumaya çağırıyor

 

Kadınların istihdam ve eğitim oranının erkeklere oranla çok daha düşük seviyelerde seyrettiği mevcut durumda, nafaka yerine kadının iş bulup çalışması gerektiğini öne sürmek yeterli olmamakta, asıl olarak kadının ev kadını ve anne olarak kalması amaçlanmaktadır. “Ev kadını” olarak evlilik yaşamı boyunca eş, çocuk, hasta ve yaşlıların bakımı ile uğraşmak durumunda bırakılan bu kadınlardan, boşandıkları anda mucizevi bir şekilde geçinmelerine yetecek ücretlerde işler bulmaları beklenmektedir. Devletin ücretsiz, kaliteli ve güvenilir kreş hizmetleri sağlamadığı koşullarda, çocuklara kimin bakacağından, bakıcının ya da kreşin ücretini kimin ödeyeceğinden kimse söz etmemektedir. Bu durumda nafaka hakkına yönelik yapılacak sınırlandırmalar, ancak kadının toplumdaki yerinin güçsüzleştirilmesine yönelik bir hareket olacaktır. Bu da 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi’ne tamamen aykırıdır. Özellikle tek seçenek olarak evlilik sunulduğu için meslek sahibi olamamış veya meslek sahibi olsa dahi çalışmasına izin verilmediği ve/veya evin tüm yükü üzerine bırakıldığı için mesleğini icra edememiş kadınların bir nebze de olsa hayata tutunmasına olanak veren yoksulluk nafakasını şu ya da bu biçimde sınırlama girişimlerinden uzak durulması gerekmektedir. Bu nedenle nafaka düzenlemesine karşı imza metnini desteklemekteyiz.
 
 
Bir ihlal hikayesi: Gizlilik kararı

 

Şiddet uygulayan kişinin nüfus kayıt sisteminden, sağlık sigorta kayıtlarından, varsa çocukların okulundan veya başka bir resmi kayıt yoluyla kadınların adreslerine ulaşabildiğini görüyoruz. Bu nedenle can güvenliği tehdit altında olan ve/veya şiddet uygulayandan kaçan kadınlar 6284 sayılı Kanun kapsamında kimlik ve adres bilgilerinin tüm resmi kayıtlarda gizlenmesini talep edebiliyorlar. Kadınları şiddet uygulayana karşı koruma amacı taşıyan bu uygulamadaki bozukluklar, kadınların hayatlarının olağan akışını bozan sorunlar ortaya çıkarıyor. Mor Çatı sığınağında kalan bir kadının yaşadığı deneyime tanıklık ederken, gizliliklerinin ihlal edilmesinin kadınların hayatlarını ne denli zorlaştırdığını bir kere daha gördük. Kadının can güvenliği tehdidi olmasına rağmen, gizlilik kararının ŞÖNİM tarafından resmi kurumlara iletilmesi 15-20 gün sürdü. Bu süre zarfında kısıtlı bir hayat yaşamak zorunda kalan kadın, gizlilik kararı çıkınca hayatını tekrar kurabilmek için bir iş buldu. Ancak iş yerleri yasal zorunluluk olmamasına rağmen işe girişte ikametgah belgesi ve nüfus kayıt örneği talep etmeyi sürdürüyor. Nüfus Müdürlüğü’ne giderek ikametgah ve nüfus kayıt örneği almak isteyen kadına gizlilik kararı nedeniyle bu belgeler verilemedi. Başvurduğu farklı ilçelerden de bunları almayı başaramadı. Valilik ve Nüfus Müdürlüğü’yle tarafımızca yapılan görüşmeler sonucunda belgeler alınabildi ancak işe giriş süresi aşıldığından kadın iş olanağını yitirmiş oldu. Özellikle memurların gizlilik hakkında bilgi eksikliği ve genel yaklaşımları standart olmayan uygulamalara yol açabiliyor. Ufak görünen sorunlar nedeniyle kadınların can güvenliğinin yanı sıra yeni bir hayata başlama imkanları da tehlikeye atılıyor. 2012 yılında yürürlüğe girmiş olan 6284 sayılı Kanunun uygulamasıyla ilgili sorunların yedi yılda bitmemesinin merkezi irade eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyoruz.

 
 
Kadınları güçlendirecek iletişim yöntemleri neden önemlidir?

 

Mor Çatı, 29 yıldır bir yandan kadınlar ve çocuklarla birebir dayanışma kurarken diğer yandan kadınlar ve çocuklar sayesinde edindiği deneyimi atölyeler, seminerler, paneller aracılığıyla bu alanda çalışan çeşitli meslek gruplarından kişilerle paylaşıyor. Kadın avukatlara deneyim aktarımlarımızı yoğunlaştırmak amacıyla Sabancı Vakfı’nın desteklediği Temmuz 2018’de başladığımız Kadınların Adalete Erişiminin Güçlendirilmesi projesini bir yılda tamamladık. Proje süresince İstanbul, Bursa, Eskişehir ve Trabzon’da ev içi şiddet ve kadınlara yönelik ayrımcılık sebepli davaları yürüten ve bu alanda kadınlara destek olmak isteyen 100’e yakın kadın avukata ulaştık. Bu avukatlarla dört seminerde bir araya geldik. Erkek şiddetinin dinamiklerini konuştuğumuz buluşmalarda, ev içi şiddet ile mücadele ederken kullanılan hukuki mekanizmaları da aktardık. Seminerlerimizin akışını kurgularken, alanda çalışan kadın avukatların güçlenmelerine katkıda bulunmayı da ön planda tuttuk.

Projenin son aylarında, baştan tasarlamadığımız ancak süreç içinde eksikliğini hissettiğimiz ikinci buluşmalar gerçekleştirme fırsatı da bulduk. Bu buluşmaları daha önce seminerlere katılan avukatlarla vaka çalışmaları şeklinde kurguladık. 15 Haziran’da beş ilden 16 avukatla İstanbul’da buluştuk ve bir gün boyunca örnek vakalar üzerine çalıştık. Vakalar üzerinden hem şiddete maruz kalan kadınlarla onları güçlendirecek bir iletişimin nasıl mümkün olabileceğini hem de davaların içeriklerine göre seçilebilecek farklı hukuki yolları birlikte düşündük, avukatların hali hazırda yaşadıkları sorunları dinleyip olası çözümleri tartıştık. Katılımcı avukatlar hem seminerlerden hem de bu vaka çalışmasından son derece faydalandıklarını, bir araya gelmenin kendilerini güçlendirdiğini paylaştılar. Projeyi yürüten ekip olarak seminerlerin başarıya ulaştığını ve vakalar üzerine yaptığımız çalışmanın da seminerleri tamamladığını gözlemlemekten mutlu olduk.

Proje kapsamında seminerler ve vaka çalışmasının değerlendirilmesini ve ileride kadın örgütlerince yapılacak benzer seminerler için önerileri de içeren bir eğitim değerlendirme raporu hazırlıyoruz. Yakında yayınlanacak raporumuzun metnini yine bültenlerimiz ve web sitemizden paylaşacağız.

 
 
Erkek şiddetiyle mücadelede hukuki destek ve eşitlik temelli yaklaşım güçlendiriyor

Erkek şiddetiyle mücadelede kadın örgütlerinin güçlenmesi ve deneyimlerinin ortaklaştırılması çok önemli. Dayanışmayı çoğaltmak ve deneyimlerimizi paylaşabilmek için Bursa'da yerel bir kadın örgütü olan ve erkek şiddetine maruz kalan kadınlarla dayanışma kuran Koza Kadın Derneği’nden kadınlarla 19-20 Haziran’da bir araya gelerek bir deneyim paylaşımı atölyesi gerçekleştirdik. İki gün süren atölyede kadınların şiddetten uzaklaşması için gerekli bir araç olarak hukuki bilgiler, erkek şiddetine karşı feminist yöntemlerle kadınlara destek olmak, çalışmadaki sınırlarımız ile dayanışma merkezi ve sığınakların çalışma biçimleri üzerine konuştuk. Toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin farkındalığımızı tekrar tartışarak birbirimizin deneyimlerini dinledik.

Atölyede özellikle hukuki bilgilerin paylaşılmasının kadınları ne kadar güçlendirdiğini gözlemledik. 6284 sayılı kanun, katılımcıların başvurucu kadınlarla paylaştıkları ve destek için kullandıkları ilk araç olarak öne çıktı. Kadınlarla bu kanunla ilgili bilgilerimizi paylaşırken, karşılıklı eksiklerimizi tamamlarken güçlendiğimizi hissettik.

Atölyeyi değerlendirirken en çok öne çıkan konu, toplumsal cinsiyet rollerine dair bazen farkında dahi olmadığımız kalıplaşmış yargılarımız oldu. Aslında hepimizin bir ölçüde bu yargılara sahip olduğunu fark ettik ve bu farkındalığı tartışarak derinleştirdik. Toplumsal cinsiyet rollerine dair yargılarımızın kadınlarla dayanışma kurarken dahi nasıl ortaya dökülebildiğiyle yüzleşmenin, bununla mücadelenin yolları üzerine birlikte düşündük.

 
 
WAVE Danışma Kurulu Toplantısı: Kadın düşmanlığı tüm Avrupa’nın sorunu

 

WAVE Ağı (Avrupa Şiddete Karşı Kadınlar) 25 yıl önce Avrupa’da, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet alanında çalışan örgütleri bir araya getirme hedefiyle kuruldu. Kadınlara ve çocuklara yönelik her türlü şiddetin ortadan kaldırılması için toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis etmeyi amaçlayan, 46 Avrupa ülkesinden 140’tan fazla üyesi olan bu ağ, kadın örgütlerinin beraber çalışmasına, bilgi ve deneyim paylaşmasına olanak veriyor. Her yıl düzenlenen konferans ve eğitimlerin yanı sıra, iki yılda bir çıkarılan ülke raporu gibi önemli kaynak yayınları da hazırlıyor. Mor Çatı’nın da dahil olduğu bu ağ, her yıl danışma kurulu toplantısı düzenleniyor. Toplantılarda üye ülkelerden gelen kadınlar kendi ülkelerindeki genel sorunları ve yürüttükleri çalışmaları paylaşıyorlar ve WAVE Ağı’nın gelecek çalışmaları beraber tartışılıyor. Bu sene 13-15 Mayıs tarihlerinde Viyana’da yapılan toplantıda hemen tüm temsilciler Avrupa’da yükselen muhafazakar ve sağ politikaların etkisiyle İstanbul Sözleşmesi’ne ve toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına karşı ülkelerindeki saldırıları dile getirdi. Özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde aşırı sağcılar tarafından yürütülen bu kampanyalar Katolik kiliseleriyle iş birliği içinde düzenleniyor. Bu saldırıların Türkiye’de kadınların kazanımlarını hedef alan kampanyalara benzerliği bizleri şaşırtmadı. Diğer ülkelerdeki kadın örgütleri de kadın düşmanı bu söylemleri muhatap almaksızın işlerine devam ettiklerini anlattılar.

Kadınların güçlenmesinin, şiddetsiz ve eşit hayatlar kurma taleplerinin tüm dünyada erkekler tarafından tehdit olarak algılandığını ve sonuçta kadın düşmanlıklarını açığa çıkarmaktan geri durmadıklarını görüyoruz. 25 yıldır süren mücadeleye odaklanacak olan 21. WAVE Konferansı bu sene 7-9 Ekim tarihlerinde Estonya’nın Talinn şehrinde yapılacak. Kadınlar tüm engellemelere rağmen şiddetsiz bir dünya için mücadele ediyor!

 
 
Mor Çatı yayınları görme engelliler kütüphanelerinde
Mor Çatı yayınları görme engellilerin erişebilmesi için Engelli Kadın Derneği tarafından seslendirilerek vakfın internet sitesine ve bazı görme engelli kütüphanelerinin kataloğuna eklendi. Seslendirilen yayınlar arasında Mor Çatı’nın kurumsal broşürü ile birlikte 6284 sayılı Kanun, erkek şiddeti, çocuk ihmali ve istismarı, cinsel şiddet, sığınakların işleyişi konularında temel bilgileri aktaran tematik broşürler de yer alıyor. Yayınlar Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Laboratuvarı Kütüphanesi ve Antalya Belediyesi Görme Engelliler Sesli Kütüphanesi’nde de bulunuyor.
 
 
Dünyada kürtaj yasakları artarken direniş yükseliyor

Türkiye’de yasal hak olduğu halde hastanelerdeki engellemelerle fiili olarak yasaklanmış olan kürtajı serbest kılmak için pek çok ülkede kadınlar yoğun bir mücadele sürdürüyor. İrlandalı kadınların çabalarıyla 2018’in Mayıs ayındaki referandumda ülke kürtaja evet dedi, Aralık ayında çıkan yasayla kürtaj yasağı sona erdi. 1880’den beri kürtajın yasak olduğu Arjantin’de de kadınlar bu hakkı yasal, ücretsiz ve güvenli bir biçimde kullanabilmek yaptırabilmek için halen mücadele veriyor. Kürtajı yasallaştıracak yasa tasarısı geçen yıl senatoda bir kez daha reddedilirken, kürtaj hakkı ve kadınlara yönelen şiddetin son bulması talebiyle binlerce kadın aylardır sokak eylemleri yapıyor. Cannes film festivalinde Arjantin yapımı kürtaj belgeselini hazırlayan ekip ve kürtaj hakkını savunan kampanyacılar kırmızı halıda eylem yaptı, Arjantin’de kadınların kampanyasına desteklerini yeşil bayraklarla gösterdi. ABD’nin 7 eyaleti kürtajı neredeyse tamamen yasaklayan değişiklikleri yasalaştı, kürtajı cinsel saldırı ve hayati tehlike gibi çeşitli kıstaslarla kısıtlamayı savunan politikacılara karşı kadınların mücadelesi yükseliyor.

 
 
Mor Çatı’ya destek olmak için neler yapabilirsiniz?
 
Bizimle iletişime geçmek için lütfen [email protected] adresini kullanın, bu maili cevaplamayın.

www.morcati.org.tr | İletişim | Twitter