BÜLTEN 2021/1


Dayanışmayla geçen 30 yıl!

2020 yılında sadece feministler tarafından kurulan ve ilk günden bu yana erkek şiddetine karşı kadın dayanışmasını güçlendirmeyi hedefleyen Mor Çatı’nın 30. yılını değil aynı zamanda dayanışmamızı kutladık. Bir araya gelmeyi hedeflediğimiz etkinlikleri pandemi nedeniyle gerçekleştirememiş olsak da Mor Çatı gönüllü ve destekçileri ile birlikte her biri dayanışmamızı ortaya çıkaran işleri ortaya çıkardık.

“Değiştirmek Mümkün” dediğimiz, 30. yılımız için hazırlanan videomuzun fikri feminist mücadelemizden, edindiğimiz kazanımlardan, birbirimizden aldığımız güçten çıktı. Değiştirmek mümkün derken, değiştirdiklerimizi vurguladık. 30 yılda erkek şiddetine dair algıyı, tanımları, yasaları, hayatları değiştirdik. Tüm bu değişim kadınların mücadelesi sayesinde gerçekleşti. Kadınlar hem sokaklarda hem kendi hayatlarında erkek şiddetine karşı mücadele ettiler, ediyorlar.

30 yıl boyunca 40 bin kadının yolu Mor Çatı’dan geçti. Bir nefes aldılar, bir karar aldılar, bir adım attılar. Birlikte, yan yana, kadın dayanışması ile güçlendiler. Değiştirmek için gücü birbirlerinde ve kendilerinde buldular. Umut ettiler, değiştirdiler.





Kampanya görsellerinin açık hava reklam alanlarında yayınlanması için iletişime geçtiğimiz İstanbul belediyeleri arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yanı sıra Adalar, Avcılar, Bakırköy, Beşiktaş, Beylikdüzü, Beyoğlu, Büyükçekmece, Esenyurt, Küçükçekmeve, Maltepe ve Şişli belediyelerinin sunduğu destek sayesinde görsellerimiz sokaklarda yerini aldı.
 

Kadına yönelik şiddete karşı yürüttüğümüz mücadeleyi ve Mor Çatı dostlarının dayanışması sayesinde kurduğumuz kadın dayanışma ağını güçlendirmek için desteğe ihtiyaç duyuyoruz. Mor Çatı ürünlerini alarak veya Mor Çatı’ya düzenli destek olarak siz de bu dayanışma ağının bir parçası olabilir, kadınların ve çocukların şiddetten uzak hayatlar kurmalarına katkı sunabilirsiniz.

Mor Çatı’nın 30. yılı için Mor Çatı gönüllüsü Deniz Marşan’ın çağrısıyla 10 tasarımcı kadın bir araya geldi. Tasarımcılar Mor Çatı ile dayanışma kurmak ve kadına yönelik şiddetle mücadeleye destek olmak için tasarımları ile tişört projesine dahil oldular. Ayşe Deniz Yeğin, Deniz Marşan / Direct Message, Dilara Fındıkoğlu, Eda Güngör / Museum of Fine Clothing, Mehtap Elaidi, Meltem Özbek, Özlem Ahıakın, Simay Bülbül, Şansım Adalı / Sudi Etuz ve Zeynep Tosun’un tasarımcıları ile10 farklı tişört üretildi.

Tişörtlerin tanıtımına destek olmak için Başak Dizer, Cansu Tosun, Cemre Ebuzziya, Didem Soydan, Dilan Deniz, Ezgi Mola, İrem Sak, Meriç Aral, Nurgül Yeşilçay ve Şebnem Bozoklu tasarımları giydi. Fotoğraflarını Mor Çatı için Elle dergisi yayın direktörü Zeynep Üner'in çektiği tişörtler Mor Çatı web sitesi, Hepsiburada ve Morhipo’da satışta.
 


30. yılımız için kurulan dayanışmaların arasında sanatçılar da yer aldı. Sanatçı Serra Tansel’in inisiyatifiyle sanatçılar bir araya gelerek sanat dayanışması kurdular. Bu dayanışmaya işleri ile katılan sanatçılar eserlerini değerinin altında fiyatlandırdı. 8 Aralık – 8 Ocak tarihleri arasında süren satışlardan elde edilen gelir Mor Çatı’nın kadınların ve çocuklarının şiddetsiz bir hayat kurabilmesi için verdiği mücadele için kullanılacak.

Katılan sanatçılar: Ahu Akgün, Aslı Baykal, Ayça Telgeren, Ayçesu Duran, Ayşe İdil İdil, Ayşe Köklü, Begüm Yetiş, Burçak Bingöl, Burcu Yağcıoğlu, Çağla Köseoğulları, Çağla Ulusoy, Çağlar Tahiroğlu, CANAN, Defne Tesal, Didem Erbaş, Ece Eldek, Ecem Yüksel, Eda Gecikmez, Eda Şarman, Ekin Bernay & Camilla Greenwell, Ekin Kano, Elif Öner, Ezgi Erol, Ezgi Tok, Fatma Belkıs Işık, Fulya Çetin, Gizem Karakaş, Gökçe Yiğitel, Gözde İlkin, Gözde Mimiko Türkkan, Gülsün Karamustafa, Gülşah Mursaloğlu, Güneş Terkol, Hale Tenger, İpek Hamzaoğlu, İrem Tok, İris Ergül, Işıl Eğrikavuk, Jennifer İpekel, Lara Ögel, Larissa Araz, Luna Ece Bal, Merve Ertufan, Merve İşeri, Nalan Yırtmaç, Nermin Er, Özlem Ünlü, Pınar Yolaçan, Romina Meriç, Selda Asal, Sena Başöz, Sera Boeno, Serra Tansel, Sevil Tunaboylu, Sibel Horada, Sine İçli, Ugemfo, Ülgen Semerci, Yaşam Şaşmazer, Zeycan Alkış, Zeynep Solakoğlu, Zeyno Pekünlü
 
Koronavirüs salgını ve kadına yönelik şiddet
 
Mor Çatı’da dayanışma kurduğumuz kadınların deneyimleri erkek şiddetinden uzaklaşmak için var olan mekanizmalara başvurduklarında karşı karşıya kaldıkları güçlükleri ve ihlalleri ortaya koyuyor. 6284 sayılı Kanun başta olmak üzere ilgili kanun ve mekanizmaların uygulanması esnasında kadınların hayatlarını tehlikeye atacak derecede ihlallerle karşılaşıyoruz. Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının açıklandığı Mart ayından bu yana salgın koşullarında kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmalarının nasıl çalıştığını, kadınların deneyimleri ve kurum görüşmelerimiz sonucunda öğrenip kamuoyu ile paylaşıyoruz. Yaşanan aksaklıkların yanı sıra, kurumlara düşen sorumlulukları hatırlatarak talep ve önerilerimizi sunduğumuz raporlar hazırladık.

Bu raporlarda listelediğimiz kötü uygulamaların temelinde uygulayıcıların görev ihmalleri yatıyor. Kadınlara hakları konusunda bilgi vermemek, şikayet almamak, yanlış ya da yanıltıcı bilgi vermek ve kötü davranmak en sık karşılaştığımız kötü uygulamalar arasında. Herhangi bir yaptırım olmaması uygulayıcılara keyfi ve cinsiyetçi tutum ve davranışlarına devam etme cesareti veriyor. Bu durum kadınların şiddetten uzaklaşma mücadelelerine zarar veriyor kimi zaman can güvenliklerini dahi tehdit ediyor.

Mor Çatı’dan destek alan kadınların deneyimlerinden bir kısmını ve kadınlarla dayanışma kurarken oluşan tanıklıklarımızı aktardığımız raporlarımıza buradan ulaşabilirsiniz.
 
 
Atölyelerle deneyimlerimizi paylaştık


 
Mor Çatı’da kadınlarla dayanışma kurarak edinilen bilgi ve deneyimi paylaşmak, farkındalık yaratmak ve kadına yönelik şiddetle mücadelede feminist yöntemleri yaygınlaştırmak temel hedeflerden biri. Farklı atölyeler aracılığı ile paylaşım ve aktarımlar yapıyoruz. Bu hedefe yönelik olarak geçtiğimiz aylarda psikologlar, sosyal çalışmacılar ve avukatlarla deneyim paylaşım atölyeleri gerçekleştirdik.

21-22 Kasım’da, “Kadınlar için Yeni Sosyal Politikalara Dair Farkındalığın Artırılması, Avrupa Birliği ve Türkiye arasında Uygulamaların Paylaşılması ve Yaygınlaştırılması Projesi” kapsamında çevrimiçi olarak gerçekleştirdiğimiz Sosyal Çalışmacılar Atölyesi’nde, kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan sosyal çalışmacılarla bir araya geldik. Atölyede, ŞÖNİM’e ve belediyelere bağlı kadın sığınaklarında ve danışma merkezlerinde çalışan sosyal çalışmacıların yanı sıra kadın örgütlerinden ve sivil toplum kuruluşlarından sosyal çalışmacılarla, kadına yönelik şiddetle mücadelede sosyal hizmet politikaları ve uygulamaları birlikte değerlendirdik. Atölye sonrası katılımcılarla zorluk yaşanan durumlara ilişkin çözüm önerileri geliştirmek ve kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan kadınlar olarak dayanışmamızı sürdürmek için iletişimimizi yeni çalışmalarla sürdürme kararı aldık.

19-20 Aralık 2020’de çevrimiçi olarak iki günlük Adli Yardımdan Dava Alan Avukatlarla Deneyim Paylaşım Atölyesi düzenledik. Halihazırda yürüttüğümüz “Kadına Yönelik Şiddet Yasalarının Uygulanmasında Adli Yardımın Rolünün İzlenmesi” isimli izleme çalışmasının parçası olarak bu atölyeyi gerçekleştirdik. Çalışmamızın bütününde kadınların 6284 sayılı yasa, ısrarlı takip ve aile hukukunu ilgilendiren davalar kapsamında adli yardım birimlerine yaptıkları başvurularda aldıkları destek hizmetlerini izliyoruz. Bu amaçla düzenlediğimiz odak grup toplantılarımızdan edindiğimiz izlenimleri şurada paylaşmıştık. Deneyim paylaşım atölyemizde ise bu kez adli yardım birimlerinden dava alan avukatlarla bir araya geldik.

Kütahya, Balıkesir, Denizli, İstanbul, Nevşehir, Aksaray, Ordu ve Kocaeli Barosu adli yardım birimlerinden dava alan kadın avukatlar katıldılar.

Atölyemizde toplumsal cinsiyet ve kadına yönelik şiddet ilişkisi, şiddete maruz kalan kadınlara yaklaşım ve sınırlarımız konularının yanı sıra, şiddetin önlenmesinde 6284 sayılı Kanun, Medeni Hukuk ve Ceza Hukuku açısından şiddet ve ayrımcılık ve şiddetle mücadelede İstanbul Sözleşmesi hakkında Mor Çatı gönüllüsü sosyal çalışmacı ve avukatlar deneyim aktarımında bulundular. Avukatların uluslararası standartlar ve ulusal mevzuat ve toplumsal cinsiyet, kadın-erkek eşitliği ve kadına yönelik şiddet gibi temel kavramlar konusundaki farkındalıklarının artırılması ve bu çerçevede edindikleri bilgi ve beceriyi uygulamaya aktarmaları amaçladık.

Son olarak 25-26-27 Aralık'ta kamu ve sivil toplum kuruluşlarında kadına yönelik şiddet alanında çalışan 27 psikoloğun katılımıyla Kadına Yönelik Şiddet Alanında Psikolojik Destek Çalışmaları Atölyesi gerçekleştirdik. Atölyede kadına yönelik şiddetin ruhsal dinamikleri ve etkileri, kadına yönelik şiddetle mücadelede feminist yöntemlerle ruhsal ve sosyal çalışma, çocuk çalışması, ikincil travma ve öz bakım konularında deneyim paylaşımları yaptık. Aynı zamanda çeşitli kurumlarda çalışan psikologlar kurumsal dinamikler ve ruhsal çalışma çerçevesi açısından deneyimlerini paylaştılar.

Bu atölyenin açtığı yerden şiddete maruz bırakılan kadınlarla yürütülen ruhsal destek çalışmalarında feminist yaklaşımın önemini yeniden hatırladık. Alanda yürütülen çalışmalarda toplumsal cinsiyet rollerini ve erkek şiddetine dair mitleri yeniden üreten yaklaşımların ya da erkek şiddeti meselesinin cinsiyet bağlamını dikkate almayan ana akım pratiklerin kadınlarla dayanışmada yarattığı zorluk hakkında yeniden düşünme fırsatı bulduk. Bu nedenle kadınlarla yürütülecek ruhsal destek çalışmalarının feminist yaklaşım ve pratiklerle uygulanmasının kadınların güçlenmesi için onlara alan açtığını, kadınlarla hiyerarşik olmayan bir dayanışma ilişkisini kurmayı sağladığını ve tüm bu kişisel pratikten politikaya toplumsal bir dönüşümü önüne koyduğunu bir kez daha vurgulama ihtiyacı hissettik.

Atölye katılımcıları ile paylaşım ve dayanışmayı sürdürmek adına bir iletişim ağı kurmaya ve feminist psikoloji/psikoterapi konularında derinleşmek adına önümüzdeki süreçte yeni alanlar açmaya karar verdik.
Mor Buluşmalara yeniden başladık!
 
Birinci Mor Buluşmayı 10 Aralık’ta Mor Çatı’nın tarihi ve yapısını konu alarak gerçekleştirdik. Mor Çatı’da uzun yıllardır gönüllülük yapan kadınların deneyimlerinden yola çıkarak Mor Çatı’nın kuruluş süreci, örgüt içi yöntemleri ve çalışma pratikleri üzerine konuştuk. İkinci Mor Buluşmayı ise 14 Ocak’ta “Neden Feminizm?” sorusu etrafında düzenledik. Mor Çatı’nın kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele ederken neden feminist yöntemi tercih ettiği ve feminist mücadeleye nasıl katkılar sunduğu üzerine konuştuk.

Buluşmalarda erkek şiddetinin feministler tarafından “özel” alandan çıkarılıp toplumsal ve politik bir sorun olarak dile getirilmesine dair üzerinde durduklarımızı da içeren yazıya buradan ulaşabilirsiniz.


Yerel yönetimlerin sığınak ve önleme çalışmalarına hız vermeleri hayati önem taşıyor
 
Yerel yönetimler, kadına yönelik şiddetle mücadelenin en önemli aktörlerinden biri ve bir kamu kurumu olarak kadınların şiddetten uzaklaşabilmek için ihtiyaç duydukları her türlü hukuki, ekonomik, sosyal, psikolojik desteği sağlamakla yükümlüler. Mor Çatı olarak, en önemli mücadele araçlarından olan kadın danışma merkezleri ve sığınaklar için yerel yönetimlerin bu alana ayırdıkları bütçeyi artırmaları, bu birimleri açmaları, mevcut birimlerinin sayı ve kapasitelerinin artırmaları ve yereldeki kadın örgütlerinin bu alandaki çalışmalarını desteklemeleri gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz. Son dönemde iyi uygulamaların sayısı artmasına rağmen, hala sorumluluklarını tam olarak yerine getirmediklerini gözlemliyoruz.

COVID-19 pandemisinin etkisini sürdürdüğünü bugünün koşullarında, belediyelerin kadın örgütleriyle işbirliği içinde il ve ilçelerinde kadınların ihtiyaçlarına cevap verecek acil eylem planlarını yapmaları, planlarını güncellemeleri ve etkin biçimde uygulamaları daha hayati bir önem taşıyor. Belediyelerin özellikle bu alanda çalışma yürüten kadın örgütleriyle işbirliği yapmaları ve deneyimlerinden faydalanmaları, yapılacak çalışmaların niteliğini artırıyor. Özellikle sığınak açmayı stratejik planlarında hedefler arasına alan belediyelerin bir an önce tüm süreçleri tamamlayıp yasal yükümlülüklerini yerine getirmelerini bekliyoruz. Bu dönemde başta İstanbul il ve ilçe belediyeleri olmak üzere kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda niyet beyan etmekle kalmayıp uygulamaya geçmek isteyen belediyelerle işbirliklerimize devam ediyoruz.

İstanbul Büyükşehir, Beşiktaş, Avcılar, Şişli ve Beyoğlu Belediyelerinin yanı sıra Muğla/Bodrum Belediyesi ve Rize/Fındıklı Belediyesi ile yürüttüğümüz çalışmalarla ilgili yazıyı buradan okuyabilirsiniz.  
 
Sığınaksız bir dünya için yaşasın kadın dayanışması
 
Bu yıl 23.sü düzenlenen Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı, Covid-19 pandemisi koşullarında, 7-10 Kasım 2020 tarihleri arasında çevrimiçi olarak gerçekleşti. “Pandemide Şiddet, Bakım Emeği ve Eşitlik Mücadelesi” başlığı altında, 27 farklı ilden, aralarında kadın örgütleri, LGBTİ+ örgütleri, bağımsız feministler, belediye ve kamu kurumlarında çalışan katılımcıların olduğu 270 kadın bir araya gelerek kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele alanında yürütülen politikaları, uygulamaları ve mücadele yöntemlerini tartıştı.

Birinci gün “Pandemi, Yoksullaşma, Şiddet”, “Sosyal Politika, Devlet ve Aile”, “Pandemi ve Ev İçi Emek” başlıklarında sunumlarla açıldı. Melda Yaman, "Pandemi, Yoksullaşma, Şiddet" başlıklı sunumunda pandeminin kadın istihdamında azalma eğilimi açısından yeni bir durum yaratmadığını, ancak küresel krizin kadınlar üzerindeki süregiden etkilerini derinleştirdiğini vurguladı. Yaman, genel olarak krizlerde olduğu gibi pandemide de iş ve gelir kaybına uğrayarak en çok yoksullaşan kesimin kadınlar olduğunu ve bu durumun kadınların erkeklerden ayrılmalarını zorlaştırarak şiddetin sürmesini mümkün kıldığını belirtti. Zehra Keleş ise "Sosyal Politika, Devlet ve Aile" başlıklı sunumunda kadınların aileden bağımsız olarak kendi ayakları üzerinde durmaları için istihdam edilmelerinin her zaman tek başına yeterli olmadığını, bunun sosyal politikalarla da desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Son konuşmacı Yasemin Dildar ise, kadınların ekonomik olarak güçlenmesinin tek başına şiddetten korumadığını, hatta düzensiz, güvencesiz işlerde çalışmanın kadınlar üzerinde şiddetten korumak bir yana tam tersi bir etki yaratabileceğini ve pandeminin uzun vadede kadınların nitelikli işlerden çekilmesine, dolayısıyla da ekonomik güçsüzlüğe ve erkek şiddetinin artışına yol açabilecegini belirtti. Bu sunumları İstanbul Sözleşmesine artan saldırılar karşısında mücadele stratejilerine ilişkin tartışmalar ve şiddet başvurusu alan kurumların deneyim paylaşımları izledi.


 
2.günde ise katılımcılar çeşitli başlıklar altında düzenlenen atölyelerde daha derinlikli tartışma imkanı buldular. Söz konusu atölye başlıkları şunlardı: Sığınak Çalışması, Da(ya)nışma Merkezi Çalışması, Sosyal Politikaların Feminist Eleştirisi, Pandemide Ev İçi Emek, Pandemi Sürecinde Şiddetle Mücadelede Yerel Yönetimler Deneyimi, Genç Kadınlar ve Şiddet, İkincil Travma.

3. Gün hep birlikte atölye sonuçları tartışıldı ve birçok noktada ortaklaşıldı. Sonuç bildirgesindeki mücadele başlıkları ve taleplerimiz şu linktedir.

 
Göç örgütlerinden sosyal çalışmacılarla erkek şiddetiyle mücadeleyi konuştuk
 
Göç alanında sosyal çalışma yürüten kurumlardan katılımcılarla 14 Kasım’da online olarak Göçmen ve Mülteci Kadınların Şiddetle Mücadele Deneyimleri konulu bir yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirdik.

Toplantımıza KADAV, Ardıç Dayanışma, Hayata Destek, TİHV, Maya Vakfı, Kızılay, Mavi Kalem, Yurttaşlık Derneği, İBB Göç Birimi, İKGV, Mülteciler Derneği, Sevgi ve Kardeşlik Derneği ve Mor Dayanışma’dan olmak üzere toplam 32 kişi katıldı.

Toplantıda, göçmen ve mülteci alanında kadınlarla ve çocuklarla çalışan uzmanlar olarak bireysel görüşmelerde dilimiz, yöntemlerimiz neler olmalı, nasıl ortaklaştırmalı, göçmen ve mülteci alanında çalışan STK’lar arasında nasıl bir işbirliği geliştirilebilir, kadına yönelik şiddet başvurularının takibi konusunda yaşanan sorunlar nelerdir ve bu sorunlar nasıl çözülebilir gibi sorular etrafında deneyim paylaşımı ve öneriler yapıldı.

Göçmen kadınların şiddetten uzaklaşması konusunda çalışma yürüten sosyal çalışmacılarla bir araya geldiğimiz toplantıda, öncelikle mevcut durumda karşılaştığımız olumsuz uygulamalar ile zorlukları konuştuk ve şu noktaları tespit ettik: Pandemiyle birlikte, göçmenler açısından barınma ve geçim sorunu daha da derinleşti. Şiddetten çıkmak isteyen göçmen kadınlar için koruyucu mekanizmalara ulaşmak zorlaşırken, ŞÖNİM’e başvuruların karakol üzerinden yapılması, karakollarda tercüme desteğinin gerektiği gibi verilmemesi, özellikle kimliksiz göçmen kadınların karakola başvurması durumunda sınır dışı edilme korkusu yaşamaları kadınların şiddet ortamında kalmalarına sebep oldu. ŞÖNİM'ler kimliği olmayan kadınları sığınaklara almayarak hayatî riski olan kadınları çaresiz bıraktı.

Ayrıca, erkek şiddetiyle mücadelede mülteci kadınlarla çalışan kurumlar olarak deneyim paylaşımı, iyi ve kötü uygulamaların tespit edilmesi amacıyla bir çalıştay yapmayı hedefledik. Tüm süreci raporlaştıracağımız, önleyici ve koruyucu mekanizmalardaki sorunları açığa çıkaran ve çözümlere işaret eden bir buluşma olarak düşündüğümüz bu çalıştay yaşanan sorunları, yasaların uygulanmamasını, haklara erişimdeki zorlukları konu edinecek. Bu vesileyle, şiddet başvurusu alan kurumlar olarak dayanışma kurmamız gerektiğinin bir kez daha altını çizdik.
 
 
Yenilenen yayınlarımız
 
Yayınlarımızdan Erkek Şiddeti ile Başa Çıkmak Sosyal Çalışmacılar ve Gönüllüler için El Kitabı yenilendi. Bu alanda mücadele veren sosyal çalışmacı, avukat, psikolog ve gönüllülerin dayanışmasını arttırabilmeye, mücadele yöntemlerini geliştirebilmeye yönelik olarak hazırlanan bu kitabın kadınların şiddetten uzaklaşması sürecine katkı sağlayabilmesini umuyoruz.



Broşürümüz Erkek Şiddetini Önlemede 6284 Sayılı Kanun, göçmen kadınların ihtiyaçlarını doğrultusunda kapsamı genişletilerek yenilendi ve Türkçe, İngilizce, Arapça ve Farsça olarak yayınlandı. Yakında İspanyolca ve Portekizce olarak da yayınlanacak.


 
 
AİHM Kararlarının Kadın Örgütleri Tarafından İzlenmesinin Önemi
 
 
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından bir kadını şiddetten koruyamayarak öldürülmesine sebep olmaktan cezalandırıldığı Opuz davası nedeniyle hala izleme altında. Nahide Opuz davasında AİHM Türkiye'yi bir kadını maruz kaldığı sistematik erkek şiddetine karşı korumadığı için mahkûm etmişti. Türkiye tarafından, Opuz grup davaları için düzenli olarak Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu düzeyinde rapor sunuluyor. Biz de bu davaların izlenmesi ile ilgili sürece hazırladığımız rapor ile katkı sunduk. Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmalarındaki sorunlara da işaret eden gölge raporumuza şu linkten ulaşabilirsiniz.

Ayrıca sürece gölge raporu ile katkı sağlayan diğer bir örgüt olan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu ile kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi konusunda Opuz grup davalarının ve AİHM dava kararlarının uygulamasının izlenmesini Etkiniz AB programı’nın düzenlediği webinarda konuştuk.  
 
22. WAVE Ağı Konferansı: Kadına Yönelik Şiddetin Temelindeki Yapısal Eşitsizlik
 
 
Her yıl bir üye örgütün ev sahipliğinde farklı Avrupa şehirlerinde düzenlenen WAVE Ağı (Şiddete Karşı Kadınlar Avrupa Ağı) konferansı bu yıl pandemi sebebiyle diğer tüm etkinlikler gibi online olarak gerçekleşti. Bu yıl yirmi ikincisi düzenlenen konferansın teması küresel pandemiyi de görecek bir şekilde Kadına Yönelik Şiddetin Temelindeki Yapısal Eşitsizlik oldu. WAVE Ağı bu yıl neden bu temayı seçtiklerini çağrı metninde şöyle açıklıyor:
Yapısal eşitsizlik, kadınların eşitsizliğinin meşrulaştırılmış ve kurumsallaştırılmış güç sistemleri tarafından üretildiğini ve yeniden üretildiğini gösterir. Patriyarka ve patriyarkal yapılar, ırk, sınıf, kast, cinsellik, göçmenlik ve diğer ezilen gruplar temelinde kadınları (ve genel olarak insanları) dışlayan beyaz bir erkek hetero-normatif dünya görüşünü teşvik eden eşitsizliği içerir. Bu ezilme sistemlerinin kökleri sömürgecilik, emperyalizm, kapitalizm, neo-liberalizm ve post-liberalizme dayanıyor.
Şiddetin ve kadınlara yönelik baskının temel nedenlerini anlamak için politik ekonomi yaklaşımını kullanmak, yapısal, kurumsal ve kültürel engellerin sebebini anlamamıza ve sonucunda da daha kapsayıcı ve daha çok kişiyi temsil eden bir sosyal politikalar oluşturulmasına olanak sunar. Bu yaklaşım, kadına yönelik tüm baskı biçimlerini tanımlayan ve kadına yönelik şiddeti ele almak için sosyal adalet ihtiyacını belirleyen kesişimsel bir yaklaşımla kolayca uyumlu hale getirilir. Politik ekonomi ve kesişimsel yaklaşım altında, tüm kadın grupları ve onların çeşitli ihtiyaçları eleştirel ve eşit bir şekilde ele alınır.

 
Pandemi sebebiyle online etkinliklerin üzerimizde bıraktığı yorgunluğu en aza indirmek için 2 yarım gün olarak tasarlanan konferansın ana oturumlarında Covid-19'un kadınların aldığı uzman destek hizmetleri üzerindeki etkisinin neler olduğunu ve bir sağlık krizinde farklı kadın gruplarının nasıl etkin bir şekilde desteklenebileceğini konuştuk. Atölyelerde ise dünyanın pek çok ülkesinde toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtı grupların saldırısı altında olan İstanbul Sözleşmesi, dijital şiddet, çocuk velayeti, şiddete maruz kalan kadınlara verilen desteklerin cinsiyetsizleştirilmesine yönelik politikalar gibi konular tartışıldı.

Konferansın ardından her yıl düzenlenen ve WAVE Ağı üyelerinin katılımına açık olan Genel Kurul’a katıldık ve WAVE Ağı’nın geçtiğimiz yılda yaptığı aktiviteleri değerlendirerek, önümüzdeki yılın planını konuştuk. Bir sonraki yıl yeniden yüz yüze birlikte olabilmek dileği ile konferansı sonlandırdık.

 
Robert Koleji gençlerle flört şiddeti atölyesi
 
 
Ekim ayında Robert Koleji Rehberlik Biriminin davetiyle 12. sınıf öğrencileriyle online olarak buluştuk. Yapılan atölyenin amacı gençlerin flört şiddetini tanımalarıydı. Flört şiddeti üzerine konuştuğumuz atölyelerde güvenli ilişkilerle şiddet içeren ilişkiler arasındaki farklardan bahsettik. Fiziksel, psikolojik, cinsel, sosyal ve dijital flört şiddeti ve ısrarlı takip gibi şiddet türlerinden bahsederken öğrenciler de gençler arasında tanık oldukları flört şiddeti örneklerini paylaştılar. Atölyede öğrencilerin dikkat çektiği konulardan biri ise şiddeti flört ilişkilerinde oldukça normalleştirmeleriydi. İlk romantik ilişkilerin yaşandığı bu yaşlarda, gençlerin, özellikle psikolojik ve sosyal flört şiddetini sevgi göstermenin bir yoluymuş gibi uyguladıklarını fark ettik. Güvenli ve şiddetsiz ilişkiler için eşitlik, adil çözümler, dürüstlük ve saygının olması gerektiğinden bahsettik. Atölyeyi şiddete maruz kaldıklarında yalnız olmadıklarını hatırlatarak ve başvurabilecekleri yerleri anlatarak bitirdik.  
 
Instagram
Twitter
Facebook
YouTube
Email
Mor Çatı’ya destek olmak için neler yapabilirsiniz?

Gönüllümüz olun | Bağışçımız olun

Bizimle iletişime geçmek için lütfen [email protected] adresini kullanın, bu maili cevaplamayın.

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı
Tüm Hakları Saklıdır. © 2020