Her 4 çocuktan 1’i cinsel istismara uğruyor
Son günlerde kamuoyunun gündemine gelen haberlerin de ortaya koyduğu gibi çocukların cinsel istismarı çoğu kez cezasız kalan, ancak çok yaygın bir suçtur. Geçen yıl 19 Kasım Dünya Çocuğa Yönelik Cinsel İstismarı Önleme Gününde 128 ülkeden 781 örgütün yayınladığı deklarasyonda her 4 çocuktan 1’inin cinsel istismara uğradığı açıklanmıştır. Cinsel istismar çocuklara çok büyük ölçüde tanımadıkları, bilmedikleri, onları şekerle kandırmaya çalışan kişiler tarafından değil, aile içinde, ona bakım hizmeti veren, güven, sevgi ve bağlılık ilişkisinin bulunduğu erkekler tarafından gerçekleştirilmektedir.
Her 4 çocuktan 1’i cinsel istismara uğruyor
Son günlerde kamuoyunun gündemine gelen haberlerin de ortaya koyduğu gibi çocukların cinsel istismarı çoğu kez cezasız kalan, ancak çok yaygın bir suçtur. Geçen yıl 19 Kasım Dünya Çocuğa Yönelik Cinsel İstismarı Önleme Gününde 128 ülkeden 781 örgütün yayınladığı deklarasyonda her 4 çocuktan 1’inin cinsel istismara uğradığı açıklanmıştır. Cinsel istismar çocuklara çok büyük ölçüde tanımadıkları, bilmedikleri, onları şekerle kandırmaya çalışan kişiler tarafından değil, aile içinde, ona bakım hizmeti veren, güven, sevgi ve bağlılık ilişkisinin bulunduğu erkekler tarafından gerçekleştirilmektedir.
Çocuklar bunu açıklamakta güçlük çeker, çünkü nasıl adlandıracaklarını bilemezler, açıkladıklarında ise ailenin, geleneksel değerlerin korunması adına bunun üzeri örtülmeye çalışılır.
Çarpıcı örneklerden biri Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez’in önce tutuklanıp sonra serbest bırakıldığı olaydır. Üzmez suçunu itiraf etmesine karşın, yandaşları kraldan çok kralcı kesilmişlerdir. Düzmece raporlar hazırlanmış, sanığın tahliye edilmesine itiraz geciktirilmiş, çocuğun yaşı değiştirilmeye çalışılmıştır. Çünkü toplumdaki erkek egemenliği ve bunun tabu sayılan aile, ayrıca bazı dini değerler aracılığıyla nasıl güçlendirildiği sorgulanmadan çocuk istismarı ile yüzleşmek olanaksızdır. Nitekim daha 1-2 hafta önce babasının tecavüzüne uğrayan 20 yaşındaki genç kadın, başvurduğu polisten destek alamamış ve babası tarafından öldürülmüştür. Kurumlar erkek egemen zihniyetin dışına çıkıp, görevlerini yapmış olsalardı bugün genç kadın hayatta olabilir ve o değil, gerçek sorumlular cezalandırılabilirdi.
Mor Çatı’ya aile içi şiddet nedeniyle başvuran kadın ve çocuklarla yapılan derinlemesine görüşmeler de çocukların aile içi cinsel istismarının ne denli yaygın olduğunu ortaya koymaktadır. Mor Çatı’ya son 2 yılda aile şiddet nedeniyle başvuran ve kendileriyle derinlemesine görüşme yapılabilmiş 54 kadından 13’ü çocukluk döneminde aile içinde cinsel istismara uğramıştır. Anneleri ile birlikte gelen çocuklar açısından ise cinsel istismarın çok daha yaygın olduğu görülmüştür. İstismar türleri, tecavüzden, hamile bırakmaktan, onun yanında anne ile zorla cinsel ilişki kurmaya ya da porno film izlemeye, sözle tacizden, fuhuşa teşvik etmeye kadar değişmektedir. Mor Çatı’dan uzun süreli destek alan 66 çocuktan 43’ünün yukarıda belirtilen cinsel istismar türlerinden birine ya da birkaçına maruz kaldıkları saptanmıştır.
Kadın hareketinin mücadeleleri sonucunda değiştirilen ve 2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu’nda da belirtildiği gibi çocukların da cinsel dokunulmazlıkları bulunur. Uluslararası sözleşmeler çocukların da birey olduğuna, haklarının bulunduğuna, aynı zamanda korunmaları gerektiğine vurgu yapar. Erkek egemen zihniyet çocuklarla ilgili konuları her ne kadar kadınların işi gibi göstermeye çalışsa da bu yetişkinlerin ve devletin ortak sorumluluğudur. Sağlık, sosyal hizmet, emniyet, adalet çalışanları başta olmak üzere özellikle belirli meslek grupları, çocukların cinsel istismarından kuşkulanılan durumlarda tüm yetişkinler ve sosyal devlet anlayışı çerçevesinde tüm yetkililer bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmelidir.