Kadına yönelik şiddetle mücadele, kadınları şiddete karşı koruyacak tedbirler ve faile yönelik cezalarla gündeme gelse de başta yargı olmak üzere devletin diğer kurumları kadınların şiddetten uzaklaşmasının önünde ciddi engeller oluşturuyor.
Aile mahkemeleri, 6284 sayılı Kanun ile belirlenen tedbir kararlarını vermekle yetkili olmasının yanı sıra, kadınların boşanma, velayet ve nafaka gibi konularda başvurmak zorunda oldukları yargı kurumu. Medeni Kanun ile düzenlenen bu konularda verilen kararlar ve yargılama sürecinin işleyişine bakıldığında kadınların cinsiyetleri nedeniyle maruz kaldıkları ayrımcılık ve erkek şiddetinin sıklıkla göz ardı edildiğini ve böylelikle 6284 sayılı Kanun’un da işlevsiz hale getirildiğini görüyoruz.
Hali hazırda uzun olan boşanma sürelerinin yarattığı mağduriyete ek olarak ilişkilerinde şiddete maruz kalmış kadınların boşanma davalarında şiddetin hızlandırıcı bir unsur olarak kabul görmemesi, kadınların şiddet yaşadıkları ilişkiden uzaklaşmaları ve sosyal desteklere erişmeleri önünde engel teşkil ediyor. Müşterek çocuğun bulunduğu hallerde, faillerin çocukları kullanarak kadınlara şiddet uygulamaya devam ettiğine tanık oluyoruz. Şiddetin tanığı ve kimi zaman mağduru olan çocuklar, mahkemelerin kadınların ve çocukların güvenliğini babanın görüş hakkı kadar önemsememesi nedeniyle babalarıyla görüşmek zorunda kalıyor. Hatta kurumların koordinasyonsuzluğuna bir örnek olarak gizlilik kararı olan çocuklar için görüş kararı verilebiliyor. Uzun yargılama süreçlerinde tedbir nafakası alamayan, evli olduğu kişinin geliri nedeniyle sosyal yardım alamayan kadınlar, maddi güçlüklerle çocukları ile yeni bir hayat kurmaya çalışırken mahkemenin hayatlarını zorlaştırmasına da göğüs germek durumunda kalıyorlar.
2.5 yıl önce Eskişehir’de açılan bir dava, Aile Mahkemesinin bir kadının ve çocuklarının hayatlarında nasıl hasarlara neden olabileceğinin açık bir örneği olarak karşımızda. Yıllarca ağır fiziksel şiddete ve insanlık dışı muameleye maruz bırakılan bir kadın, şiddetin tüm delilleri açık olduğu halde failden boşanamıyor. Şiddete tanıklık etmenin yanı sıra temel ihtiyaçlarından mahrum bırakılarak ihmal edilen çocukların fail babayla ilişkisinin tesis edilmesi, annelerine karşı işlediği suçlar nedeniyle cezaevinde olmasına rağmen mahkemenin önceliğini oluşturuyor. Şiddetin kanıtları, 6284 sayılı Kanun kararları ve sosyal inceleme raporları gibi boşanmayı hızlandıracak her türlü gerekçeye rağmen, 3 yıla yakındır boşanma kararı verilmeyerek kadın ve çocuklarının mahkeme yoluyla şiddete maruz kalmasına alan açılıyor.
Şiddete maruz kalan pek çok kadın, hakları olmasına rağmen “yeter ki kurtulayım” diye düşünerek nafaka ve tazminat talebinde bulunmuyor. Bu davada ve nicesinde kadınlar haklarını almadan, hayatlarını şiddetten uzakta kurabilmek için mücadele ediyorlar. Bunun en önemli nedeni ise mahkemelerin şiddetin ve cinsiyet ayrımcılığın kadınların hayatlarına etkisini görmemesi ya da görmezden gelmesi.
Kadınların mahkemelerde kadın bakış açısından yoksun hakimlerce yürütülen davalarda uzun yargılama süreleri ile mağdur edilmesi, şiddetle mücadeleye dair atılan diğer adımları da boşa çıkarıyor.
Eskişehir’de bir kadının yıllardır süren şiddetten kurtulma mücadelesinin önemli bir adımı olacak bu boşanma davasının artık sonlanması ve kadın ve çocuklarının şiddetten uzak bir hayat kurma hakkının sağlanmasını talep ediyoruz!