Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı olarak Birleşmiş Milletler Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunması Dair Uluslararası Sözleşme’nin izlenmesi için 19 Eylül 2022 tarihinde Cenevre’de yapılan 35. oturuma katılarak Türkiye’deki göçmen kadınların ev içi şiddetten uzaklaşma mücadelelerinde karşılaştıkları kötü uygulamaları paylaştık. Komite’nin Türkiye devletinin hazırlayacağı ikinci periyodik rapora yönelik olarak oluşturduğu konu/soru listesine gölge raporumuzla katkı sunduk.
Hazırladığımız raporda yasalar ile uygulamalar arasındaki mevcut çelişkinin Türkiye’de göçmen kadınlara yönelik yaygın ayrımcılıkla birlikte kadınların adalete erişimlerini, destek mekanizmalarından faydalanabilmelerini ve sağlık haklarına erişimlerini kısıtladığını dile getirdik. Uygulayıcılar tarafından kadınların beyanlarını görmezden gelme, kadınları suçlayıcı yaklaşım, kadınlara haklarına dair yanlış ve eksik bilgilendirme yapılması gibi uygulamaların yaygın olduğunu vurguladık; ayrımcılık ve dil bariyeri ile birlikte bu sorunların kadınların desteğe ulaşabilmelerinin önünde engel olduğunu dile getirdik. Kimliği olmayan kadınların ve çocuklarının ŞÖNİM’lere yaptıkları sığınak başvurularında engellerle karşılaştıklarını, herhangi bir alternatif çözüm sunulmadığını, bulunduğu şehirden başka bir şehirde kayıtlı olan kadınların ise erkek şiddeti tehdidinin en yüksek olduğu ikamet yerlerinde sığınağa başvurmaya zorlandıklarını ifade ettik. Raporumuzda yoksulluğun göçmen kadınların erkek şiddetinden engellediğini ve sosyal yardımların yetersizliğini vurguladık. Yaygın ayrımcı atmosfer göz önüne alındığında, göçmen kadınların güvenli bir iş bulmasının çok zor olduğunu, çoğunlukla bakım/ev işleri alanında güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kaldıklarını ve bu durumun sömürü ve istismar riskini arttırdığını dile getirdik. Devlet tarafından ayrıştırılmış veri tutulmaması nedeniyle var olan ihtiyaçlar ve mekanizmaların izlenmesinin mümkün olmadığını ifade ettik. Raporda ayrıca göçmen kadınlara ve kız çocuklarına yönelik farklı şiddet türlerinin “kültürel” olarak algılanmasının kadınların fiziksel şiddet dışındaki şiddet türleri ile ilgili herhangi bir şikâyette bulunamamalarına yol açtığını dile getirdik. Göçmen kadınlara yönelik desteklerin devlet yerine toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda uzmanlaşmış destek sunmayan insani yardım kuruluşları tarafından sağlanmasının kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadeleyi kısıtladığını vurguladık.
Sunumumuzun ardından Komite üyeleri destek mekanizmalarına erişimde göçmenlik statülerinin ne ölçüde ve nasıl rol oynadığını, göçmenlerin adalete erişimlerinde idari süreçlerin ayrımcı olup olmadığını ve erken yaşta zorla evlendirmelere dair elimizde veri olup olmadığını sordu. Ayrımcı uygulamaların şiddetten uzaklaşmak isteyen kadınlara destek mekanizmalarının her aşamasında yaygın olduğunu tekrarladık ve devlet tarafından resmi veri tutulmadığı için alanda mücadele eden kadın örgütleri olarak bizim de elimizde veri olmadığını dile getirdik.
Komite’nin hazırladığı Soru/Konu listesine yanıt olarak devletin sunacağı yanıtların takipçisi olmaya devam edeceğiz.