Kadınların şiddetten uzaklaşma mücadelelerinde sıklıkla karşılaştıkları güçlüklerden biri şiddet uygulayan erkeklerin çocuklarını görme bahanesiyle hem çocuklara hem de kadına şiddet uygulamaya devam etmesi. Evlilik süresince çocuklara dair sorumluluk almaktan geri duran erkeklerin boşanma söz konusu olduğunda çocukların velayet hakkını kadınlara uyguladıkları şiddeti sürdürmek için bir araç olarak kullandıklarını görüyoruz. Buna rağmen Aile Mahkemelerinin çocuğun üstün yararındansa erkeklerin babalık hakkını gözeten kararları, kadınların şiddet döngüsünden çıkmasını da engelliyor.
Şiddete maruz kalan kadınların şiddet uygulayandan ayrılmak istediklerinde çoğu zaman çocukların velayeti ile tehdit edildiklerini biliyoruz. Kadınların velayeti aldıkları durumlarda ise şiddet uygulayan erkekler çocukları, kadınlara şiddet uygulamanın bir aracı olarak kullanabiliyorlar. Çocuklar açısından bakıldığında ise, çocuklar erkeklerin ev içinde uyguladığı şiddete doğrudan maruz kalabildikleri gibi, annelerinin şiddet gördüğü ortamda bu şiddetin etkilerini de yaşıyorlar. Bir çocuğun şiddete maruz kalması yalnızca direkt olmak zorunda değil; annesinin sürekli şiddete maruz kaldığına tanıklık etmesi de her yaş grubundan çocuk için yoğun kaygı ve korku gibi olumsuz etkilere neden oluyor. Çocuklar bu şekilde yoğun şiddete maruz kaldıkları ve şiddetine tanık oldukları baba ile görüştüklerinde kaygı, agresyon, öfke patlamaları, duygularını ifade etmekte zorluk, içe kapanma gibi duygular ve davranışlar gösteriyorlar. Bununla beraber kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmalarının işleyişinde çocuğun üstün yararının gözetilmemesi, devletin yükümlülüklerini yerine getirmemesi, mevzuattaki eksiklikler ve uygulamadan kaynaklanan keyfilik, çocukların ihtiyaçlarının sistem içinde görünür olmamasına ve çocukların ikincil mağduriyetler yaşamasına neden oluyor.
Eskişehir Adliyesi’nde bugün görülecek dava, Aile Mahkemelerinin çocukla kişisel ilişki kurmaya dair verdiği kararların, kadınların şiddetten uzaklaşma mücadelelerinde nasıl bir öneme sahip olduğunun bir göstergesi.
Bugün davası görülen kadın, fiziksel şiddetin yanı sıra zorla dilendirme, insani olmayan fiziki koşullarda yaşamaya zorlama gibi şiddet biçimlerine maruz kaldı. Mor Çatı’da dayanışma kurduğumuz bu kadının, maruz kaldığı şiddete ve şiddetten uzaklaşma mekanizmalarında yaşadığı kösteğe rağmen hayatını yeniden kurma iradesine tanıklık ediyoruz. Bu süreçte kendisi ve çocukları için sosyal, ekonomik ve ruhsal zorlukları aşmak adına mücadele ediyor. Çocukları ise şiddetin tanığı olarak ihtiyaçları olan güvenli ortamdan uzak bırakılıp psikolojik olarak istismar edildiler. Bunun yanı sıra çocuklar temel ihtiyaçlarından yoksun bırakılarak ciddi bir şekilde ihmal edildiler.
Farklı konularda devam eden yargı sürecinde, kadının gizlilik ve güvenlik hakları ihlal edildi. Kadın ve çocukların fiziksel ve ruhsal sağlığı açısından ağır tehdit oluşturmasına rağmen, cezaevinde bulunan koca ile çocuklar arasında kişisel ilişki kurulup kurulmayacağı konusu ise belirsiz. Bizler bugün kadın ve beraberindeki çocukları için adil ve etkili bir yargılama süreci işletilmesi talebimizle bir araya geldik.
Bu dava Aile Mahkemeleri tarafından kadınların ve beraberlerindeki çocukların maruz kaldığı şiddeti dinleyerek, kadınların maruz kaldığı ayrımcılığı görerek ve çocukların üstün yararını gözeterek karar verilmesi yerine, ailenin korunmasına odaklanıldığı için şiddetten uzaklaşamayan sayısız kadın ve beraberindeki çocuğun davalarından sadece biri. Buradan çıkacak adil bir kararın emsal oluşturarak tüm Aile Mahkemelerince uygulanır hale gelmesini talep ediyoruz.