Kayıplarımızın yasını tuttuğumuz şu günlerde bir yandan da refakatsiz ya da kayıp çocukların iyilik haline dair endişe içindeyiz. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının kontrolünde, çocukların güvenliği, üstün yararı gözetilerek ve her türlü hak ihlalinden korunması sağlanarak ilerlemesi gereken süreç, başından bu yana güven vermeden ilerliyor. Tehlike altında olabileceği için ihbarı yapılan 32 çocuğa ilişkin 17 Şubat 2023’te Bakanlık tarafından yapılan açıklama endişelerimizi haklı çıkardı.
Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, Bakanlık koruması altında olması gereken çocukların korunmasının İslamcı bir vakfa devredildiği kabul ediliyor. Bu açıklama çocukların üstün yararının korunduğuna dair şüphemizi ortadan kaldırmak bir yana daha da kuvvetlendirdi. Öncelikle çocukların yanındaki yetişkinlerin anneleri olduğu tespitinin nasıl yapıldığı dahi belirtilmedi. Ayrıca çocuklar ve iddia doğruysa annelerinin, devlet tarafından sunulması gereken koruma imkanından faydalanmayıp bir tarikatin “hayırseverliğine” muhtaç bırakılmış olmalarından endişe ediyoruz. İçimiz rahat değil; çünkü afet ve kriz durumlarında da erkek şiddetinin çocukları da etkilediğini ve tarikatlarda çocukların ihmal ve istismardan korunamadığını, çocukların iyilik halinin güvencesi olan çocuk haklarının kolayca göz ardı edilebildiğini görüyoruz. İçimiz rahat değil; çünkü bahsi geçenlerle beraber henüz hiç duymadığımız onlarca çocuğun iyilik haline ilişkin Bakanlık tarafından net olmayan ve doğruluğundan emin olamayacağımız bilgiler veriliyor. Ayrıca bizleri güvende hissettirecek işlevli bir izleme sistemi ve bir koordinasyondan da bahsedilmiyor. İçimiz rahat değil; çünkü herkesin eşit olarak yararlanması gereken sosyal yardımlara erişimin kısıtlı olduğunu biliyoruz. Bu nedenle kadınların ve çocukların kendi iradeleri dışında tarikatların istediği şekilde yaşamlarını sürdürmeleri şartıyla tarikat yardımlarına mecbur bırakıldığını görüyoruz.
Tüm bu olanlara karşı oluşan kamuoyu tepkisinin, çocukların mülteci olduğu söylenerek azaltılmaya çalışması ise doğrudan ayrımcılıktır, çocuk hakları ihlalidir ve çocuklara karşı sorumluluğu bertaraf etmektir.
Haklarımızın, hayatlarımızın bürokrasi ve koordinasyonsuzluk arasında yitmesine zerre kadar tahammülümüz kalmadı. Devlet Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocuk Koruma Kanunu çerçevesinde görevini hemen yapmalı! Çocukların ve haklarının takipçisiyiz! Tüm kamuoyunu bu ayrımcı yaklaşımlara karşı durarak çocuk haklarının takipçisi olmaya davet ediyoruz.