Pandemi sırasında nisan ve mayıs aylarında online gerçekleştirilen Mor Muhabbet toplantılarında “Feminizm ve Sosyal Politika” konusunu ele aldık. Mor Çatı’da kadınlardan edindiğimiz deneyimler resmi kuruluşların, kadınlara yasalar çerçevesinde vermek zorunda oldukları hizmetleri “yardım” olarak sunduklarını gösteriyor. Toplantıların çıkış noktası bu oldu çünkü “yardım” temelli yaklaşım, resmi kurumlarda keyfiliğe kapı açarken kadınlarda da endişe yaratıyor ve alınan desteğin yasal bir hak olarak görülmesini engelliyor. Toplantılarda sosyal politika alanını kadınlardan yana işler hale getirmenin öneminin yadsınamayacağı, ancak sosyal politikanın feminist eleştirisinin kadınların erkek şiddetinin sonuçlarıyla baş etmek zorunda kalmadıkları ve geçici desteklere ihtiyaç duymayacakları, özgürleştirici bir perspektifi de kapsaması gerektiği üzerinde durduk. Eşitlik mekanizmalarının yaşamın her alanında işlediği koşullarda, kadınların şiddetsiz bir yaşam kurmalarının çok daha mümkün hale geleceğini vurguladık.
Mor Çatı gönüllüleri aşağıdaki deneyimleri paylaştılar:
- Mor Çatı’yı arayan kadınların, kendileri ve çocukları için nereden ekonomik destek alabilecekleriyle ilgili sorulara çok sık rastlıyoruz. Devlet kurumlarına yönlendirdiğimizde bu kez “Bana verirler mi?” veya “Bana çıkar mı?” diye soruyorlar çünkü bu desteklerin kendilerine tanınmış yasal bir hak olduğunu bilmiyorlar. “Yardım” almayı gururuna yediremeyen, buna “muhtaç” olmanın ayıbını yaşayan kadınlar var. Verilen küçücük maddi desteklerin aslında yurttaşların devlete ödedikleri vergilerle toplandığını belirtip onları teşvik etmek zorunda kalıyoruz.
- Bazı kadınlar ise bizi aramadan önce kaymakamlık, sosyal hizmetler gibi sosyal destek alabilecekleri kurumlara müracaat etmiş oluyorlar. Kadınların bu talepleri çoğunlukla kaydedilmeden sözlü olarak reddediliyor; “Sen evlisin, sana çıkmaz” ya da asgari ücretle çalışıyor olsa bile “Sen SGK’lısın, sana çıkmaz” denerek kadınlar caydırılıyor. Cinsiyetçi ve ahlakçı yargılamalara maruz kalıyorlar. Bütün bu nedenlerle, belediye, kaymakamlık vb. kurumların verdikleri desteklerle aslında yurttaşlara karşı yükümlülüklerini yerine getirdiklerini anlatmak Mor Çatı’da yaptığımız feminist sosyal çalışmanın bir parçasını oluşturuyor.
- Kadına yönelik şiddet için ayrılmış bütçelerin nasıl değerlendirildiği, yeterli olup olmadığı konusunda doğru bilgiye ulaşmak imkansız hale geliyor. Sosyal politika mücadelesi devletin ve yerel yönetim uygulamalarının şeffaf hale getirilmesini de içermelidir
Toplantıda dile getirilen görüşler ise şöyle özetlenebilir:
- Sosyal politika, sosyal devlet oluşla ilişkilidir. Bu bakımdan “feminist sosyal politika” ifadesi feminist mücadelenin devletin belirlediği sınırlara hapsedilmesi riskini taşır. (“Feminist sosyal çalışma” tanımını bununla karıştırmamak gerekir.) “Feminist sosyal politika” yerine “sosyal politikanın feminist eleştirisi” ya da “sosyal politikaya feminist yaklaşım” tanımlamaları derdimizi daha iyi anlatabilir.
- Sosyal politikaların kadınları da kapsaması talebi tarihsel olarak kadınların eşit yurttaş sayılma mücadelesinin bir parçasıdır. Ancak taleplerimizi sosyal politika alanıyla sınırladığımızda cinsiyet eşitsizliğinin sonuçlarıyla mücadele etmiş oluruz. Sosyal politikalara dayalı olarak kadınlara verilen desteklerin eril iş bölümünü ve bunun kadınları yerleştirdiği konumları beslemeleri riski bulunduğunu hatırlamalıyız. Sosyal politika ihtiyacına yol açan eşitsiz mekanizmaları ve eril iş bölümünü dönüştürmeye ihtiyacımız var.
- Pandemi sonrası derinleşecek olan ekonomik kriz eşitsizlikleri daha da arttırabilir, şiddete maruz kalan kadınlar bundan çok daha fazla etkilenebilir. Bu nedenle devletin cinsiyet eşitliğini sağlamakla yükümlü olduğunun, kadınların “sosyal yardım” değil, hizmet beklediklerinin altının çizilmesi gerekir.
- Feministler olarak sistem içi değil, devrimci bir politik hatta durmayı tercih ettik. Elbette hayati ve şiddet içeren konularda devredeyiz, mevcut sistem içi araçları kullanıyoruz ve kullanacağız. Ama yaptığımız politika daha ters yüz edici nitelikte olmalı.
- Toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten sosyal politikalar, kadınlara özerk bir hane kurabilecekleri ve ekonomik sürekliliğini sağlayabilecekleri olanakları sunma amacını taşımalı. Bu bakış açısının eksikliği, ayrımcılığı derinleştirdiği gibi kadınları şiddete açık hale de getirmektedir.
- Sosyal destek, ayrımcılık yapılmadan ve kadınların özgül koşulları gözetilerek verilmelidir. Sosyal “yardımlar”ın dağıtımına baktığımızdaysa, eşitlik ilkesinden uzak yaklaşımların egemen olduğunu görüyoruz. Kadınların medeni durumları, cinsel yönelimleri, cinsiyet kimlikleri, vatandaşlık statüleri, ırkları, etnik kimlikleri, inançları, yaşları, engelli olmaları katmerli ayrımcılık yaşamalarına neden oluyor, yaşanan hak kayıplarını artırıyor.