Bu yıl yirmi ikincisi düzenlenen Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı, 2-4 Kasım tarihlerinde İstanbul’da Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV), Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ve Uluslararası Göçmen Kadınlar Dayanışma Derneği’nin ev sahipliğinde, kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele eden kadın ve LGBTİ+ örgütleri, feministler, belediyeler ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı kurumlarda kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan kadınların katılımıyla gerçekleşti. Şiddetle Mücadele için Feminist Sosyal Politikalar başlığıyla düzenlenen kurultaya, 29 ilden, 50 kadın ve LGBTİ+ örgütü ile 33 kamu kuruluşundan toplam 270 kadın katıldı.
Bu yıl yirmi ikincisi düzenlenen Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı, 2-4 Kasım tarihlerinde İstanbul’da Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV), Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ve Uluslararası Göçmen Kadınlar Dayanışma Derneği’nin ev sahipliğinde, kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele eden kadın ve LGBTİ+ örgütleri, feministler, belediyeler ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı kurumlarda kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışan kadınların katılımıyla gerçekleşti. Şiddetle Mücadele için Feminist Sosyal Politikalar başlığıyla düzenlenen kurultaya, 29 ilden, 50 kadın ve LGBTİ+ örgütü ile 33 kamu kuruluşundan toplam 270 kadın katıldı.
Bu yıl, kadınları güçlendirecek ve şiddet ortamından uzaklaşabilmelerini sağlayacak feminist sosyal politikaları, Türkiye’den ve dünyadan örnek uygulamalarla birlikte değerlendirdik. Kadınların şiddete uğradıklarında ihtiyaç duydukları sosyal hizmet kaynaklarına erişimlerinin sağlanabilmesinin cinayetlere giden sürecin önlenmesi için hayati önem taşıdığını biliyoruz. Şiddete uğrayan kadınlar için tek seçenek ve ihtiyaç sığınaklar değildir; her türlü ekonomik desteğin, psikolojik, mesleki, hukuki ve sosyal danışmanlık ve rehberlik hizmetlerinin, konut desteğinin ve kadının çocukları için kreş hakkının sağlanmasıdır. Bugün bir yandan sosyal devletlerin küçülmesiyle birlikte eşitlikçi sosyal politikaların alanı ve etkisi “yardım” yaklaşımıyla hak temelli olmaktan uzaklaştırılıyor, bir yandan da nafaka hakkı tartışmalarında olduğu gibi kadınların sosyal haklarına dair yasal kazanımlar yeniden tartışmaya açılıyor. Bu ortamda bir kez daha nafaka hakkının toplumsal cinsiyet eşitsizliği, cinsiyet temelli ayrımcılık ve kadın yoksulluğu üzerinden ele alınmasının gerekli olduğunu vurguluyoruz. Kurultay bileşenleri olarak savunduğumuz feminist sosyal politikalar, her şeyden önce mevcut yaklaşımların toplumsal cinsiyet temelli köklü eleştirisini içerir; özgül durumları merkeze alan, ayrımcılıklara karşı çıkan ve özgül ihtiyaçlar çerçevesinde çalışan sosyal politikalar için mücadele eder. Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi merkezine alan örgütler olarak toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı, güçlendirici sosyal politikalar oluşturulmasını talep ediyoruz, sosyal hizmet kurumlarının uygulamalarını takipçisi olacağımızı, bu kurumların feminist yöntemlerden yararlanmalarının önemini her fırsatta vurgulayacağımızı duyuruyoruz.
Kadınların şiddetten uzaklaşarak güçlenmelerini ve kendilerine hayat kurabilmelerini sağlayacak bir diğer mekanizma olan sığınakların sayısı kurultaylarda oluşturulan politikalar ve kadınların mücadelesi sayesinde artıyor. Ancak açılan sığınaklarda yapılan çalışmalar kadınları güçlendirici ve eşitlik anlayışına dayalı olmayan; kadınları itaat etmeye zorlayan bir yaklaşım uygulanmakta. 22 yıldır Kurultay’ın ana sözü olan “Sığınaksız bir Dünya”ya giden yol, kadınları güçlendiren, onları dinleyen ve görüşlerini önemseyen, onlara mağdur olarak yaklaşmayan ve yardım yerine hak odaklı bir yöntemle çalışan sığınaklardan geçer. Bunun için feminist sığınak hareketinden faydalanılması gerektiğinin altını çiziyoruz.
Türkiye’nin kabul ettiği uluslararası sözleşmeler ve kadınların mücadelesi ile kazanılan yasalar, her gruptan kadını kapsayan bir sosyal hizmet mekanizması kurulması gerektiğini hali hazırda söylüyor. İstanbul Sözleşmesi nitelikli bir sosyal hizmet mekanizması için gerekli yol haritasını ayrıntılı olarak çiziyor. Fakat bu yol haritasını ve kazanılmış olan yasaları uygulama iradesine ihtiyacımız var. Oysa bugün tam tersine bu uluslararası sözleşmeler hem Türkiye’de hem de Avrupa’nın diğer ülkelerinde kadın düşmanlığında ortaklaşan farklı gruplar tarafından saldırı altında. Bu saldırıların bir sonucu olarak Türkiye’de de sözleşmenin içinin boşaltılmaya çalışıldığını görüyoruz. Türkiye, Ekim 2018’de İstanbul Sözleşmesi’nin izlenmesi ve denetlenmesinden sorumlu olan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddete Karşı Mücadelede Uzmanlar Grubu’nun (GREVIO) değerlendirme raporu ile birlikte ilk izleme sürecini tamamladı. Fakat devlet izleme süreci boyunca heyetin sorularına yanıt vermeyen ve temel konulara odaklanmayan raporlar sundu. Değerlendirme raporu yayınlandıktan sonra da yalnızca raporu eleştiren, savunmacı bir yanıt verdi. Devletin bu uygulamalarının sözleşmenin içinin boşaltmaya yönelik olduğunu biliyoruz, değerlendirme raporunda belirtilen uygulamadaki eksiklerin düzeltilmesinin takipçisi olacağız.
Kadınlar arası farklılıklar ve farklı kadın grupları arasındaki eşitsizlikler şiddet başvurularında çoklu ayrımcılığı göz önüne almamızı gerektiriyor. Erişilebilirlik, kadınlar arası farklılıkların gözetilerek kadınların bariyerlere takılmadan haklarına ulaşabilmeleri anlamına gelir. Örneğin şiddete maruz bırakılan veya şiddete uğrama tehlikesi olan engelli kadınlar, kurumların yeterli donanıma sahip olmaması nedeniyle ya geri çevriliyorlar ya da sürecin en başından başvuruda bulunmaktan kaçınıyorlar. Bunun sonucunda engelli kadınların şiddet başvuruları alınamadığı için şiddete uğramadıkları izlenimi oluşuyor. Engelli kadınlar şiddet başvurusunda bulunmuyorlarsa bu şiddete uğramadıkları anlamına gelmez; başvuru mekanizmalarına erişemedikleri anlamına gelir.
Türkiye’de göçmen konumundaki kadınlara yönelik şiddet ve sosyal politika mekanizmaları da etkin olmaktan uzak. Savaş, yerinden edilme ve politik kutuplaşma, göçmen kadın, çocuk ve LGBTİ+’leri şiddete açık ve savunmasız bırakıyor. Özellikle Suriye’deki savaş ortamı nedeniyle oluşan kitlesel göç ile ilgili olarak, devlet politikaları katılımcı, kapsamlı ve sonuç verici olmaktan uzak. Geri gönderilme korkusu, dil bariyeri, burada istenmedikleri duygusu hemen her gün yaşadıkları şiddeti arttırıyor. Özel olarak göçmen kadınlar ise cinsiyet temelli şiddetin her türlüsüne maruz bırakılma tehlikesiyle karşı karşıyalar. Biliyoruz ki kimse sebepsiz göçmez, kimse illegal değildir.
Kadınların bedenleri üzerindeki hakları (doğum yapma/yapmama özgürlükleri) erkek şiddeti ve devlet politikaları ile sabote ediliyor. Türkiye’de gebeliğin sonlandırılması 10. haftanın sonuna kadar yasal olmasına rağmen politikada üretilen dil ve fiili engeller kürtajın yasak olduğu izlenimini yaratıyor. Kürtaja zorlama da kürtajın yasaklanması da, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW) 35 numaralı genel tavsiyesinde de açıkça belirtildiği üzere, kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet türleridir ve önlenmesi gerekir.
Yerel yönetimlerin kadına yönelik şiddeti önlemede uygulanacak sosyal politikalar oluşturabilmesi bakımından
belediyelerin Toplumsal Eşitlik Birimleri’nin önemini biliyoruz ve bu birimlerin oluşturulması gerektiğinin altını çiziyoruz. Fakat bir yandan son dönemdeki kayyum atamaları, eş başkanların görevden alınmaları, tutuklamalar bölgedeki kadınlara yönelik şiddeti önlemenin önüne geçiyor ve sosyal hakların kaybedilmesine neden oluyor. Bölgede kayyumlarla birlikte 43 kadın örgütü KHK ile kapatıldı. Şiddete uğrayan kadınlar derneklere başvuru yapamıyor. Eski başvuruların kayıtları yok edildiği için başvurulara ulaşılamıyor ve izlemesi yapılamıyor. Bu durum sistematik olarak şiddetin devlet eliyle teşvik edilmesi sonucunu doğuruyor. Kurumların kapatılmasına rağmen orada çalışmalarını yürütmeye kararlılıkla devam edebilen arkadaşlarımızla dayanışmamızı sürdürmeye devam ediyoruz.
Bizler, 22. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nda bir araya gelen kadınlar, kadın ve LGBTİ+ örgütlenmeleri olarak asla vazgeçmeyeceğimiz kazanımlarımızın uygulanmasındaki eksikliklerin ve sıkıntıların giderilmesini sağlamak için izleme ve savunuculuk çalışmaları yapmaya devam edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. Bizler sınırsız, sömürüsüz, eşit ve özgür bir dünya için farklılıklarımızla birlikte şiddete karşı etkin dayanışma mekanizmalarımızla mücadeleye devam ediyoruz. Kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadelemizin devamlılığını etkin bir şekilde sağlayabilmek adına kurultayda ortaklaştığımız taleplerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz:
- Devletin üst kademeleri tarafından sık sık tekrarlanan “eşit değilsiniz” söylemleri kamu mekanizmalarının her alanına nüfuz ediyor ve kadına yönelik ayrımcılığı ve dolayısıyla şiddeti körüklüyor. Bu tip söylemlerden acilen vazgeçilmeli.
- Toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesinin bütünlüklü bir politika olarak kamunun her alanında içselleştirilmesi ve uygulanması için yargı ve kolluk kuvvetleri alanında çalışan personele kadına yönelik şiddet konusunda toplumsal cinsiyet eşitliği temelli zorunlu hizmet içi eğitimler verilmeli.
- Şiddete maruz kalan kadınların bürokratik engellere takılmamaları için bütüncül politikalar izlenmeli ve tüm destek mekanizmalarının eşgüdümlü ve ivedilikle çalışması sağlanmalı.
- Kadınlarla yapılan çalışmalarda ve kamu-STK iş birliklerinde yardım değil hak temelli bakış açısının hakim olması yönünde çalışmalar yapılmalı.
- Bütüncül mekanizmalar oluşturmak açısından 6284 sayılı kanun kapsamında alınan gizlilik kararlarının tüm resmi kurumlarda tek bir elden görülmesini sağlayacak merkezi bir sistem oluşturulmalı.
- Belediyeler ve iştirakleri şiddete uğrayan kadınlara sağlanacak destek mekanizmaları konusunda sorumluluklarını yerine getirmeli. Belediyelerde çalışan ilgili müdürlükler kadın bakış açısına sahip olmalı.
- Şiddete uğrayan ve bu konuda talep oluşturan kadınlar için eğitim hayatına dönüş kolaylaştırılmalı, isteyen kadınlara mesleki eğitimler sağlanmalı, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bu yönde gerekli alt yapıyı sağlamalı.
- Engeli, cinsel yönelimi, dili, kökeni.. vb. özgül durumları/ihtiyaçları sebebiyle çoklu ayrımcılığa uğrayan kadınların özgül koşullarına uygun destek mekanizmaları oluşturulmalı ve bu mekanizmalara erişebilmeleri sağlanmalı. Örneğin engelli kadınların aile içi şiddete, tacize veya istismara maruz kaldıkları durumlarda, şiddet başvuruları sonrası bakım verenleri yine aileleri olduğu için evsiz kalmamak adına şiddet ortamında kalmaya mecbur bırakılıyorlar. Bu gibi özgül koşullar gözetilerek destek mekanizmaları oluşturulmalı. Çoklu ayrımcılığa uğrayan dezavantajlı gruplar danışmanlık hizmetlerinde öncelenmeli.
- ŞÖNİM, kadın dayanışma merkezleri ve sığınak çalışanları süpervizör desteği almalı. Çalışanlar yıpranma payını azaltacak şekilde görevlendirilmeli ve çalışma saatleri azaltılmalı.
- ŞÖNİM ve kadın sığınma evlerinde çalışan meslek elemanı, sosyal çalışmacı sayısı arttırılmalı ve 7/24 hizmet için uzmanlarla destek verilmesi yönünde çalışmalar yapılmalı.
- ŞÖNİM yönetmeliklerinin her yerde aynı şekilde uygulanması sağlanmalı.
- Sığınaklarda var olan sorunlara çözüm olarak ihtisaslaşma politikalarını uygulamak yerine öncelikle sığınakların genel ihtiyaçlarının, eksikliklerinin belirlenmesi ve bunların karşılanması ve sosyal politikaların kadından yana bakış açısına göre oluşturulması sağlanmalı
- Devlet sığınaklarının ve ŞÖNİM’lerin işleyişinde ve denetiminde kadın örgütleri de söz sahibi olmalı ve denetim mekanizmalarına dahil edilmeli. Bu kurumlarda kadın bakış açısına sahip kişiler çalıştırılmalı. Bu kurumlarda çalışanlar ile şiddet çalışan kadın örgütleri arasında düzenli toplantılar yapılmalı ve şiddet verileri paylaşılmalı.
- Sığınakların fiziksel koşulları iyileştirilmeli; kadınlara ve çocuklara özel odalar planlanmalı; çocuklar için güvenli alanlar sağlanmalı. Sığınaklarda çocuk-ergen çalışmaları nitelikli bir şekilde yürütülmeli ve 12 yaş üstü oğlan çocuklarıyla birlikte sığınağa başvuran kadınlar için 6284 ve ”Kadın Konukevleri Yönetmeliğinde” yer alan ayrı bir ev sağlanarak destek çalışmasının yürütülmesini kapsayan madde kadının can güvenliği riski aranmaksızın işletilmeli.
- Sığınaklardaki kadınlar ilgi alanlarına göre sertifika programlarına yönlendirilmeli. Mesleki anlamda güçlendirilmeli. Kurs süreleri kadınların sığınakta kalabilme süreleriyle orantılı olarak düzenlenmeli
- Kadına yönelik şiddet alanında uzman personel barındıran, sadece kadına ve çocuğa yönelik şiddet alanında destek sağlayan 7/24 telefon hattı birçok dilde ve yeterli sayıda personel çalıştırılarak ve engelli bireylerin ihtiyacı düşünülerek tasarlanmalı.
- Türkiye’de kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetle daha etkin bir mücadele için nitelikli veri ve istatistikler tutulmalı ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Şiddetle mücadelede veri tutmanın önemi ciddiyet ve kararlılıkla ele alınmalı.
- 2002’den beri işitme engelli kadınlara dair bir araştırma dahi yapılmamıştır. Engelli kadınların ihtiyaçlarını merkeze alan ve maruz kaldıkları şiddet biçimlerini açığa çıkaracak çalışmalar yapılmalı.
- Tedbir kararları tedbirin içeriğine göre güvenliği ve güçlenmeyi sağlama kriterleri göz önünde bulundurularak ihtiyaca göre verilmeli.
- Uzlaşma görevinin bu tip dosyalarda sözleşme maddesi ve gerekçesi açıklanarak, görev iadesine gidilmesi, ikincil şiddet ve baskı mekanizmasının anlatılması gereklidir. Şiddet uygulayan kişi ile mecburi bir arabuluculuk İstanbul Sözleşmesi’nde de belirtildiği üzere kesinlikle uygulanmamalı.
- Nafaka icra dosyalarında harç alınmamalı, nafakası ödenmeyen kadınların maruz kaldığı hak kaybı telafi edilmelidir.
- Türk Ceza Kanunu’nda düzenleme yapılarak ısrarlı takip suç olarak tanımlanmalı.
- 15-18 yaş çocukların zorla evlendirilmeleri tecavüz olarak tanımlanarak çocukların korunması ve yüksek çıkarlarının gözetilmesi için tüm mekanizmalar hayata geçirilmeli.
- Şiddete maruz kalan kadınlara koşulsuz, belge aranmaksızın ücretsiz şikayet ve destek imkanları sunulmalı. Baroların adli yardım servisleri, şiddet söz konusu olduğunda belge aranmaksızın avukat ataması yapmalı. Ceza yargılamaları bakımından ise, zorunlu müdafilik kapsamına girmeyen dosyalarda da, şiddet söz konusu ise şiddete maruz kalana isteğe bağlı avukat ataması yapılmalı. Görevlendirilen avukatlar gerekli donanıma sahip hale getirilmeli.
- Çoklu ayrımcılığa dair politika yapıcıların ve kamuoyunun farkındalığı artırılmalı, sığınak ve dayanışma merkezlerindeki sosyal çalışmacılar engelli haklarına dair bilgi edinmeli ve engelli kadınların bağımsız yaşama geçmesi için destekleme çalışmaları yapmalı.
- Çoklu ayrımcılığa karşı mücadele için yerel hizmet haritaları üzerinden kurumlar arası ağlar oluşturmalı.
- Doğru iletişim için İşaret dili, Arapça, Farsça ve Kürtçe başta olmak üzere çok dilli cinsiyetçi olmayan, engelliliği ve dezavantajlı durumları gözeten bir mekanizma acilen tasarlanmalı.
- Trans bireylere yönelik her türlü sosyal destek mekanizması etkin ve erişilebilir şekilde hayata geçirilmeli.
- Medyanın gerçeği yansıtmayan cinsiyetçi ve ayrımcı söylemlerine karşı önlemler alınmalı.
- İstihdamda kadın ve LGBTİ+ lere yönelik alanlar açılmalı /arttırılmalı.
- Kapatılan kadın örgütlerinin tekrar açılabilmesi için gereken yasal koşullar sağlanmalı.
- 10. haftanın sonuna kadar yasal olan kürtaja kadınlar, yaş ve medeni durumlarından bağımsız olarak tüm sağlık birimlerinde erişebilmeli ve uygulamadaki engeller kaldırılmalı. Tüm kamu kurumlarında kalan (sığınak, hapishane vs.) kadınlar kürtaja erişebilmeli.
- Gebeliğin sona erdirilmesi 2827 sayılı yasa madde 6’daki eş onayı ibaresi yasadan kaldırılmalı ve kürtajda eş rızası aranmamalı.
- Kadınların cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine erişmesi sağlanmalı ve hizmete erişimdeki engeller kaldırılmalı.
- Birinci basamak sağlık kuruluşlarında kadın ve erkeklerin gebeliği önleyici tüm bilgi, yöntem ve danışmanlığa ücretsiz ve kolay şekilde erişebilmeleri sağlanmalı ve bu bilgi, yöntem ve danışmanlığa kişilerin birinci basamakta erişebileceğinin bilgisinin verilmeli, zorunlu sevk mekanizmasını oluşturulmalı ve devlet politikaları bununla uyumlu olmalı.
- Cinsel şiddet sonrası cinsel yolla bulaşan hastalıklar taranması ve önlenmesi desteğinin verildiği, gebeliğin önlenmesine yönelik tedbirlerin alındığı tecavüz kriz merkezleri açılmalı ve psikolojik destek sağlanmalı.
- Çocuk yaşta gebeliklerin ve zorla evlendirilmelerin önlenmesine yönelik etkili politikalar geliştirilmeli.
- Tüm bu uygulama ve çalışmalar kadın örgütleriyle koordinasyonda ve kadın örgütleri önerileriyle yapılmalı.
- Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları ortak protokollerle okullarda cinsel sağlık eğitimleri vermeli.
Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Bileşenleri*
- Adana Kadın Dayanışma Merkezi ve Sığınma Evi Derneği (AKDAM)
- Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği
- Aydın Söke Kadın Sığınma Derneği
- Bodrum Kadın Dayanışma Derneği
- Buca Evka-1 Kadın Kültür ve Dayanışma (BEKEV)
- Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Dern. ve Kadın Danışma Merkezi (ELDER)
- Çiğli Evka-2 Kadın Kültür Derneği (ÇEKEV)
- Edirne Kadın Merkezi Dayanışma Derneği (EKAMEDER)
- Engelli Kadın Derneği (ENG-KAD)
- Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği
- İzmir Kadın Dayanışma Derneği
- Kadın Dayanışma Vakfı
- Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV)
- Koza Kadın Derneği
- Mersin Bağımsız Kadın Derneği (BKD)
- Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı
- Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği
- Muğla Emek Benim Kadın Derneği
- Şanlıurfa Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği
- Uluslararası Göçmen Kadınlar Dayanışma Derneği (UGKDD)
- Yaşam Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi (YAKA-KOOP)
* Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı bileşeni olan Adıyaman Kadın Yaşam Derneği, Ceren Kadın Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Muş Kadın Çatısı Derneği, Muş Kadın Derneği, Selis Kadın Derneği ve Van Kadın Derneği’nin faaliyetine 22 Kasım 2016 tarihli Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK/677) son verildiğinden listede yer alamamaktadır.