KADINLAR SORUYOR
Cumhurbaşkanı ve Hükümet, İstanbul Sözleşmesi’ni ihlal etmeye devam mı edecek?
1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren ve Türkiye’nin de, çekincesiz olarak, taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi’ne (Avrupa Konseyi Ev İçi Şiddet ve Kadın Yönelik Her Türlü Şiddetin Önlenmesine Dair Sözleşme) rağmen kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda. Sözleşme’de taraf devletlere, kadınlara karşı her türlü şiddeti önleme ve bununla mücadeleye ilişkin bütüncül politikaların, tedbirlerin ve programların uygulanması için, yeterli mali ve beşeri kaynak tahsis edilmesi yükümlülüğü getiriliyor.
KADINLAR SORUYOR
Cumhurbaşkanı ve Hükümet, İstanbul Sözleşmesi’ni ihlal etmeye devam mı edecek?
1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren ve Türkiye’nin de, çekincesiz olarak, taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi’ne (Avrupa Konseyi Ev İçi Şiddet ve Kadın Yönelik Her Türlü Şiddetin Önlenmesine Dair Sözleşme) rağmen kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda. Sözleşme’de taraf devletlere, kadınlara karşı her türlü şiddeti önleme ve bununla mücadeleye ilişkin bütüncül politikaların, tedbirlerin ve programların uygulanması için, yeterli mali ve beşeri kaynak tahsis edilmesi yükümlülüğü getiriliyor.
Sözleşme’nin getirdiği yükümlülükler ve düzenlediği konular arasında kadınların şiddetten uzak yaşama hakkı; eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı; şiddetle ilgili veri toplanması ve araştırma yapılması; eğitim-öğretim malzemelerinde, kadın-erkek eşitliği, kalıplaşmış toplumsal cinsiyet rolleri, kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişisel bütünlük hakkı gibi konuların yer alması; mağdurlara anladıkları dilde ve zamanında bilgi verilmesi; tecavüz kriz merkezleri ve cinsel şiddet yönlendirme merkezleri kurulması; kadına yönelik şiddet alanında, spesifik ve somut bir hukuki talep olarak tazminat; yetişkin bir bireyi veya çocuğu evlenmeye zorlayan kasıtlı davranışların suç sayılmasını sağlamak üzere hukuki veya diğer tedbirlerin alınması; belli bazı şiddet ve suç biçimlerine (psikolojik şiddetin ve ısrarlı takip gibi) yardım, yataklık ve girişimin ceza hukuku kapsamında spesifik bir suç olarak düzenlenmesi; uzmanların eğitilmesi; bireysel ve toplu şikâyetlerin güvence altına alınması; sığınakların güçlendirilmesi; suçların sözde “namus” adına işlenen cinayetler gibi kabul edilemez gerekçelerinin ortadan kaldırılması; arabuluculuk gibi alternatif uyuşmazlık çözümlerinin kadına yönelik şiddet vakalarında uygulanması yasağı da yer alıyor.
Kadınlar olarak, başta Cumhurbaşkanı’na ve Bakan Ayşenur İslam’a ve tüm Hükümet yetkililerine soruyoruz:
• Sözleşme’deki yükümlülüklerinizi yerine getirmediğiniz için her gün en az beş kadın öldürülürken, eşitliğe aykırı söylemlerinize, Anayasa’yı ve başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere uluslararası hukuku ihlal etmeye devam mı edeceksiniz?
• Sözleşme’nin 8. ve 9. maddesi gereği, kadına karşı şiddeti önlemek için mücadele eden bağımsız kadın örgütlerinin bağımsızlıklarını ve deneyimlerini kabul etmek, bu örgütlere yeterli mali ve beşeri kaynak tahsis etmek, çalışmalarını göz önünde bulundurmak, teşvik etmek, desteklemek ve bu örgütlerle etkin işbirliği yapmak zorunda olduğunuzun farkında mısınız?
Sözleşme’nin asıl muhatabı olan kadınlar olarak, şiddetsiz ve özgür bir yaşam için İstanbul Sözleşmesi’nin takipçisi olmaya, yasalarda ve yaşamda eşitlik mücadelesine devam edeceğiz!
İstanbul Sözleşmesi İzleme Grubu