Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi’yle birlikte yürüttüğü “Toplumsal Cinsiyet Adaleti İçin Kadın İşbirliği Projesi” kapsamında Yargıtay üyeleriyle bir atölye çalışması yaptı. 29 Mart 2013 tarihinde Ankara‘da düzenlenen toplantının başlığı “Kadına Yönelik Şiddet ve Ayrımcılıkla Mücadelede Ulusal ve Uluslar arası Hukuk Uygulamaları” idi. Yargıtay üyeleriyle bir kadın örgütü aynı masa etrafında (belki de tarihte ilk defa) bir araya geldi ve kadına yönelik şiddet vakalarına ilişkin deneyimler paylaşıldı.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi’yle birlikte yürüttüğü “Toplumsal Cinsiyet Adaleti İçin Kadın İşbirliği Projesi” kapsamında Yargıtay üyeleriyle bir atölye çalışması yaptı. 29 Mart 2013 tarihinde Ankara‘da düzenlenen toplantının başlığı “Kadına Yönelik Şiddet ve Ayrımcılıkla Mücadelede Ulusal ve Uluslar arası Hukuk Uygulamaları” idi. Yargıtay üyeleriyle bir kadın örgütü aynı masa etrafında (belki de tarihte ilk defa) bir araya geldi ve kadına yönelik şiddet vakalarına ilişkin deneyimler paylaşıldı.
Toplantıya Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüleri, Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi üyeleri, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanı, Üye ve Tetkik Hâkimleri, Yargıtay 14. Ceza Dairesi Üyeleri ve Tetkik Hâkimleri, Yargıtay 3. Ceza Dairesi Üyeleri ve Tetkik Hâkimleri ile Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Tetkik Hâkimleri katıldı.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanı Mehmet Yalçın açılışta yaptığı konuşmada, yasaları herkese eşit olarak uygulamakla yükümlü olduklarını, bununla birlikte kadına yönelik şiddet sayısının arttığını belirterek, kendilerinin bu dosyalarda çok hassas davrandıklarını, kadınların öldürülmesini istemediklerini ve bunun için çalıştıklarını söyledi. Yalçın, özellikle haksız tahrik indiriminin kadına yönelik suçlarda ve kadın cinayetlerinde doğrudan uygulanmaması gerektiğine dikkat çekerek, bu konudaki içtihadın yeniden oluşturulmaya çalışıldığını ifade etti. Mehmet Yalçın, cinsel şiddete maruz kalmaları nedeniyle kadınların cinayet işlemesi durumunda “meşru müdafaa” değerlendirmesi yaptıklarını da söyledi.
Toplantıda, daha önce BM Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörlüğü de yapan ve halen Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi üyesi olan Prof. Dr. Yakın Ertürk, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Birleşmiş Milletler Çerçevesi “ başlıklı bir sunum yaptı. BM CEDAW Komitesi Üyesi Prof. Dr. Feride Acar da sunumunda, CEDAW’dan İstanbul Sözleşmesi’ne kadınlara yönelik şiddete ilişkin uluslararası mevzuattan bahsederek, CEDAW’ın ( Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi) 1986 yılında Türkiye tarafından onaylandığını ve bu sözleşmenin kadınlara yönelik ayrımcılığın ne demek olduğunu ayrıntılı olarak açıklayan ilk ve önemli bir uluslar arası metin olduğunu söyledi.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü Klinik Psikolog Feride Güneri ise “Kadına Yönelik Şiddet ve Ayrımcılığın Kavramsallaştırılması” başlıklı konuşmasında, “şiddetin türlerini ve şiddetin kadına ne yaptığını” anlattı. Hukuk ve ceza yargılamasında şiddete maruz kalan kadınların yapmış olduğu başvuruların dikkate alınması gerektiğini söyleyen Güneri, kadının beyanının esas alınarak, özellikle cinsel suçlarda kadınların tutarsız beyanlarda bulunmalarının onlar aleyhinde uygulanmaması gerektiğinin altını çizdi.
Yargıtay üyeleri ve tetkik hâkimleri de toplantıda deneyim ve gözlemlerini paylaşarak değerlendirmelerde bulundular. Mahkemeye başvuran kadınların daha sonra bu şikayetlerinden vazgeçmesi nedeniyle, uygulamada zorluk yaşandığını belirten Yargıtay üyeleri, kadınların şikayette bulundukları için aslında mağdur olduklarına, zira şikayetten vazgeçildiği halde kasten yaralama (darp) suçundan mahkemenin kamu yargılamasına devam ettiğine ve bunun sonucunda çıkacak para cezasını dahi yine kadınların ödemek zorunda olduğuna dikkat çektiler. Yargıtay üyeleri, yargının son düzenlemelerle birlikte çok yol aldığını ve üzerine düşeni yaptığını ancak buna rağmen yargıya çok yüklenildiğini; kurumlar arası (mahkeme-karakol-sığınma evi) iletişimin aksaması nedeniyle sorunlar yaşandığını, çoğunlukla basına yanlış aksettirildiklerini ifade ettiler.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Dolunay Özbek de, Uluslararası Hukukun İç Hukukta Uygulanmasına Hakim İlkelerden Pozitif Yükümlülük ve Gereken Özen Kavramlarına yönelik yaptığı sunumunda; özellikle devletin gerekeni yapma (yani pozitif yükümlülük) ve gereken özeni gösterme yükümlülüğünün ( Devlet kendine düşeni yapmış mı?) önemine vurgu yaparak, kadına yönelik şiddet vakalarında kadınların etkin bir şekilde korunması, yaşam hakkı ihlallerini engellemesi ve tedbir alma yükümlülüğünün önemine vurgu yaptı. Özbek, özellikle AİHM‘nin Nahide Opuz kararı sonrasında oluşturulan yasaların içeriğini bu davaların belirlediğini söyledi.
Bir gün süren toplantının, ‘Kadına Yönelik Şiddet Vakalarında Yargının ve Kadınların Deneyimleri’ başlıklı bölümünde, Yargıtay deneyimini 1. Ceza Dairesi Üyesi Muzaffer Özdemir aktardı. 1. Ceza Dairesi olarak kadına ve kadın haklarına çağdaş bir biçimde yaklaştıklarını belirten Özdemir, bir kitap hazırlığı içerisinde olduklarını, 2012 yılında 10.000’in üzerinde karara imza attıklarını, bunların içerisinde kadına yönelik şiddet ile ilgili 500’ün üzerinde dava olduğunu söyledi. Töre cinayetlerine ağır ceza verildiğine dikkat çeken Muzaffer Özdemir, artık aile meclisi kararı aramadıklarını, kadın cinayetlerinde haksız tahrik indirimini artık kabul etmediklerini (reşit bekar genç bir kadının bir erkekle birlikte olmasının haksız tahrik olamayacağını), hakareti de denge gözeterek haksız tahrik indirimi uygulamadıklarını bildirdi. Ancak, evli kadının sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesini haksız tahrik olarak değerlendirdiklerini bunu da Medeni Kanun’un 185/3. maddesi gereğince uyguladıklarını açıklayan Özdemir, toplumun namus algısına göre hareket etmediklerini, subjektif düşünmediklerini, tamamen mevzuatta yer alan şeylere dayandıklarını öne sürerek, içtihatlarının bu olduğunu, eleştirilebileceklerini ama böyle düşündüklerini söyledi.
Mor Çatı deneyimini de Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’ndan Av. Özlem Özkan ve Av. Deniz Bayram aktardılar. Özkan ve Bayram, Yargıtay kararlarının dışarıya yani kadınlara nasıl yansıdığına değinerek; özellikle kadınların adalete başvurduklarında sonuç alınabileceğine güven duymadıklarını, adli makamlara başvurduklarında mağduriyetlerinin giderilmesini talep ettiklerini ancak çoğu zaman hayal kırıklığı yaşadıklarını aktardılar. Mor Çatı gönüllüsü avukatlar, kadın hareketinin yargı kararlarını önemsediğini, ‘kadın cinayetlerine isyandayız kampanyası’ ile haksız tahrik indirimi konusunu gündeme taşıdıklarını, bu konuda başarıya ulaşıldığını belirterek, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin “sadakat yükümlülüğünün ihlali haksız tahrik sebebidir” şeklindeki son içtihadına dikkat çektiler ve önümüzdeki dönemde yine karşı karşıya gelinebileceğinin altını çizdiler.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın “Toplumsal Cinsiyet Adaleti İçin Kadın İşbirliği Pro
jesi” kapsamında hayata geçirdiği bu toplantı sayesinde, belki de ilk defa Yargıtay üyeleriyle karşılıklı deneyim aktarımı şansı yakalanmış oldu.