Bakanlar Komitesi İçtüzüğü Kural 9.2 Kapsamında Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı tarafından 14 Kasım 2022 tarihinde Opuz Grup Davaları (no. 33401/02) hakkında sunulan bildirim
Kural 9.2 kapsamında yapılan bu bildirim, ulusal yetkililerin yakın tarihte açıkladığı Eylem Planına (24/10/2022) yanıt olarak Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı tarafından sunulmaktadır.
Devlet, Eylem Planında kadınlara yönelik şiddete ilişkin mevzuat ile ilgili bilgi vermekle birlikte mevzuatın uygulanışını ele almamaktadır. Hükümet, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesi kararında da kendini gösteren, toplumsal cinsiyet karşıtı bir siyasi yaklaşımı benimsemiştir. Bu yaklaşım, “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramını kullanmayan ve ekte paylaşılan ulusal eylem planında da (2021-2025) görülmektedir (bir önceki eylem planında toplumsal cinsiyet kavramı 30 kez kullanılmıştır). Türkiye, Opuz-Türkiye davasında olduğu gibi kadınları korumakta başarısız olması nedeniyle sorumluluk almak için Sözleşmeyi onaylayan ilk ülke olmuştur. Türkiye’nin Sözleşmeden çekilmesi, kadınları şiddetten koruma hususundaki taahhüdün kaybedilmiş olduğunun açık bir göstergesidir.
Bireysel Tedbirler
M.G.’nin eski kocası başvurucuyu tehdit etmeyi sürdürmektedir. M.G. koruma sağlama konusunda Türk yetkililerinin adaletine artık güvenmediği için daha fazla koruyucu tedbir kararı başvurusunda bulunmamıştır. M.G.’nin ağır şiddete maruz kaldıktan sonra meydana gelen sağlık sorunları, engellilik durumu, eğitim alması ve çalışması engellenmiş olduğu için bir işte çalışamadığı da dikkate alındığında, aldığı sosyal yardımlar başvurucunun temel ihtiyaçlarını bile karşılamamakta ve adalete erişim hususunda karşılaştığı zorlukları ortadan kaldırmamaktadır.
Genel Tedbirler
Yetkililer mevcut yasalar ile ilgili detaylı bilgi sağlamaktadır; ancak, esas sorun tedbirlerin uygulanmamasıdır. Eylem Planında uygulamaya ilişkin hiçbir konudan bahsedilmemiş olması, devletin uygulamadaki sorunları ciddi bir mesele olarak kabul etmediğini, uygulamalarda standartları yerine getirmek için izleme ve değerlendirme süreçlerini izlemediğini ve kötü uygulayıcılar hakkında hiçbir yaptırım yapmadığını göstermektedir.
Eylem Planında sunulan veriler nitelikli değildir; bu durum verilerin nasıl toplandığı ile ilgili sorulara yol açmaktadır. Öncelikle, erkek şiddetine maruz kalan kadınların ihtiyaç duyduğu ya da talep ettiği destek ile sunulan destek arasında büyük bir fark vardır. Eylem Planında yer alan istatistikler, 6284 sayılı Kanun kapsamında kadınların talep ettiği ve ihtiyaç duyduğu destekleri göstermemektedir. Zorlama hapsi cezası kararlarının ortalama sayısını, alınan tüm kararların ortalaması olarak sunmak ve bu cezaların kaç kere talep edildiğine dair bilgi paylaşılmaması da yanıltıcıdır. Devlet bir kararın kaç kez ihlal edildiğini ve ihlallerin kaç kez zorunlu hapis cezası ile sonuçlandığını belirtmelidir. Failler kararları ihlal etmesine rağmen, çok az faile zorunlu hapis cezası verildiği bilinmektedir. İkinci olarak, sığınak sayısının yeterliliğine ilişkin sunulan rakamlar da gerçeği yansıtmamaktadır. Ekim 2022 itibariyle, 81 ildeki 149 kadın sığınağın 3,624 kişilik bir kapasite ile çalıştığı bilinmektedir. %70 doluluk oranı belli illerdeki boşluklara işaret etmekte ve örneğin Türk nüfusunun yaklaşık yüzde 38’inin yaşamakta olduğu 5 büyükşehirde bulunan sığınaklardaki doluluk oranlarına dair gerçek durumu ortaya koymamaktadır. Bu istatistikler her il için değerlendirilmeli ve rakamlar gelen talepler ile yerine getirilen talepleri göstermelidir. Son olarak, Türkiye’de uygulama ile ilgili en büyük zorluklardan biri olan, şikayetlerin ya da taleplerin kayıt altına bile alınmadığı vakalar ile ilgili olarak Devlet hiçbir istatistik vermemektedir. Devletin alınan şikayetlerin sayısı, geri bildirim mekanizmaları ve şikayetler sonucu uygulanan yaptırımlar gibi hususları daha detaylı değerlendirmesi gerekir.
Devletin 6284 sayılı Kanun uyarınca alınan tedbirlerin sayısına dair paylaştığı istatistikler uygulamaya dair ana sorunlardan birini ortaya koymaktadır: kanun ile verilmesi öngörülen hizmetlerin çoğu nadiren sağlanmaktadır. Bu hizmetlere ihtiyacı olan şiddete maruz kalan kadınlar, talepte bulunsalar bile hizmetlere erişememektedir. Ayrıca tedbirlerin sıklıkla alındığı belirtilmesine rağmen, sunulan veriler tedbirlerin süresi hakkında bilgi içermemektedir. Bunun yanı sıra, koruma tedbir kararlarının ihlal edildiği davalarda tedbirleri ihlal ettiği için hapsedilen faillerin sayısına dair bilgi bulunmamaktadır. Genel verilerin paylaşılması nedeniyle mağdurlara ne tür destek verildiğini anlamak imkansızdır. Verilerin bu şekilde sunulması nedeniyle ihlallerin ve kötü uygulamaların değerlendirilmesi mümkün değildir.
Şiddete maruz kalan kadınlar için alınan geçici tedbirler bu kadınlara özgü ihtiyaçları karşılamamaktadır. Yetkililerin sunduğu ayrıştırılmış veriler bu sonuca işaret etmektedir– örneğin, geçici nafaka tedbiri sadece bir kadın için uygulanmıştır.
Yetkililer ayrıca Kadın Destek Sistemi (KADES) uygulamasına değinmiştir. KADES kadınların polise erişmesini kolaylaştıran bir uygulamadır. Bununla birlikte, KADES ile ilgili uygulamada sorunlar devam etmektedir zira uygulama sadece polise ulaşmayı kolaylaştırmakta ancak kaliteli destek sağlanmasına yönelik herhangi bir tedbir içermemektedir. Devlet ihbarların sayısını paylaşmakla birlikte her vakada alınan önlemler ile ilgili ayrıştırılmış veri sunmamaktadır. Uygulamada, ev içi şiddet ihbarına müdahale eden polis memurları, aile içi şiddet ile mücadele büro amirliğine bağlı çalışmamaktadır, dolayısıyla kadına yönelik şiddet vakalarında çalışmak ve vakaları anlayarak yapılması gereken eylemlere karar vermek için nitelikli değildirler.
Hükümetin paylaştığı rakamlardaki tutarsızlık, yetkililerin elindeki verilerin kalitesine dair sorunu yansıtmaktadır. Örneğin, 2021’de sığınaklara yönelik taleplerdeki ani düşüşü açıklayacak bir örüntü yoktur. Türkiye’nin 2021’de İstanbul Sözleşmesinden çekilmesiyle birlikte 2021 yılı, kötü uygulamalar ve şiddet failleri karşısında her zamankinden daha fazla cezasızlığın görüldüğü bir yıl olmuştur. Bu tutarsızlık, ulusal makamların eksik ve etkili olmayan bir şekilde ayrıştırılmış veri topladığını gösteren önemli bir detaydır.
Yetkililerin sığınaklar için tarif ettiği ideal koşullar uygulamada sağlanmamaktadır. İlk olarak, özellikle düzensiz göçmen kadınlar, düzenli göçmen olmasına rağmen fiziksel şiddet görmeyen göçmen kadınlar (psikolojik şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet dâhil ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere), ve psikiyatrik hastalık teşhisi konmuş kadınlar sığınaklara kabul edilmemektedir. Düzenlemelerde de ayrımcılık yapılmaktadır. Örneğin, 60 yaş üstü kadınlar sığınaklara kabul edilmemektedir. 12 yaşından büyük oğlu olan kadınlar da çocukları ile birlikte sığınaklara alınmamaktadır ve yetkililerin 12 yaşından büyük oğlu olan kadınlar için sığınağa alternatif yerler bulduklarına dair iddialarına rağmen bu kadınlara nadiren bir alternatif mekan sunulmaktadır.[1] Bu durumdaki kadınlar hakkında hiçbir veri paylaşılmaması etkili desteğe erişimleri olmadığına işaret etmektedir.
Hükümetin sığınakların sayısına ilişkin sunduğu istatistikler, Türkiye’de ev içi şiddet mağdurları için sığınak sayısının yetersiz olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Devletin sunduğu istatistikler, Türkiye çapında sığınakların doluluk oranını göstermektedir. Bununla birlikte, örneğin Türkiye nüfusunun yaklaşık %19’unun ikamet ettiği İstanbul’da sığınaklar genellikle doludur ve sığınaklarda yer olmaması nedeniyle kadınlar öncelikle haftalarca ilk kabul birimlerinde kalmak zorundadır (kalış süresi azami 2 haftadır). Üstelik sığınaklarda yapılan çalışmaların kalitesine ilişkin çok sayıdaki sorun, sığınak sayısına ilişkin sorunu gölgede bırakmaktadır. [2]
ŞÖNİM’ler tarafından verildiği ileri sürülen hizmetler uygulamada sunulmamaktadır. Eylem Planında belirtildiği gibi, 42 milyondan fazla kadının yaşadığı 81 ilde sadece 81 ŞÖNİM hizmet sunmaktadır. Bu illerden İstanbul’un nüfusu yaklaşık 16 milyondur ve şiddete uğrayan kadınlara destek vermek için sadece tek bir ŞÖNİM bulunmaktadır. Bu merkezlerin sayısı bile, kadınların şiddetten uzak kalması için ihtiyacı olan özel sosyal hizmetleri sağlamakta yetersiz olduklarını göstermektedir.[3]
Kolluk kuvvetlerinin sağladığı desteğin uygulanışı ile ilgili yaşanan sorunlar da oldukça yaygındır. Kolluk birimleri, Mor Çatıya başvuran kadınların haklarının en çok ihlal edildiği kurumlardır. Kolluk birimlerinde karşılaşılan ana sorunlardan biri kadınların şikayetlerinin ciddiye alınmaması ve hatta kayıt altına alınmamasıdır. Dolayısıyla devletin bu alandaki kolluk faaliyetlerine yönelik etkili bir izleme mekanizması geliştirmeden sorunları tespit etmesi ve ortadan kaldırması mümkün değildir.
Hükümet 2018-2022 yılları arasında işlenen kadın cinayetlerinin sayısını vererek, bu kadınların %10’unun tedbir kararı yürürlükteyken öldürüldüğünü belirtmektedir. İlk olarak, bu veriler güvenilir değildir – medyadan toplanan sayılar, resmi sayılardan daha yüksektir.[4] İkinci olarak, devlet bu kadınların koruma altında iken nasıl öldürülebildiğini açıklamamaktadır. Bu rakamlar yetkililerin kadınları korumadaki başarısızlığını yansıtmaktadır; bu başarısızlığa dair bir açıklama bulunmamaktadır.
Sonuç
Yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı bir önceki bildiriminde sıraladığı tavsiyeleri yinelemekte olup, Bakanlar Komitesinden Opuz-Türkiye grup davalarına dair yapacağı bir sonraki incelemesinde bu yorumları değerlendirmesini talep etmektedir.
[1] https://en.morcati.org.tr/oampepee/2021/12/Cocuk-Haklari-Golge-Rapor-websitesi.pdf
[2]https://en.morcati.org.tr/oampepee/2022/05/The-Monitoring-Report-on-Coordination-in-Combating-Against-Male-Violence-in-Turkey.pdf
[3] Örneğin, toplu ulaşım aracıyla Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın İstanbul’un merkezindeki dayanışma merkezinden İstanbul’daki ŞÖNİM’e 1 saatte gidilmektedir.
[4] 2021 verileri için lütfen bakınız: https://bianet.org/5/102/257657-men-kill-at-least-339-women-in-2021