Bu bilgi notu, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı tarafından Türkiye’de deprem bölgesindeki refakatsiz çocukların durumuna ilişkin olarak BM Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörü ve BM Çocuk Hakları Komitesi’ne bilgi vermek amacıyla gönderilmiştir. Raportörü ve Komiteyi durumu izlemeye ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve protokoller uyarınca çocukların yüksek yararını korumak için Türk Devleti’ni sorumlu tutmaya davet ediyoruz.
Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, nedenleri ve sonuçları konusunda Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Reem Alsalem’e,
Bu bilgi notu, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı tarafından Türkiye’de deprem bölgesindeki refakatsiz çocukların durumuna ilişkin Özel Raportör’e bilgi vermek amacıyla gönderilmiştir. Raportörü durumu izlemeye ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve protokoller uyarınca çocukların yüksek yararını korumak için Türkiye Devleti’ni sorumlu tutmaya davet ediyoruz.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, 1990 yılında bir grup feminist tarafından kadına yönelik şiddetle mücadele amacıyla Türkiye’de kuruldu. Mor Çatı, kuruluşundan bu yana 40.000’den fazla kadın ve çocuğun şiddetten uzak bir yaşam kurmasına destek oldu. Mor Çatı olarak deprem bölgesinde kayıp ilan edilen ve refakatsiz bırakılan çocukların daha fazla hak ihlali yaşamaması için yürütülen ortak izleme çalışmalarının parçasıyız. Bu süreç, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremlerin ardından devlet yetkililerinin iddialarını soruşturma konusundaki koordinasyon eksikliği ve isteksizliğin bir sonucudur.
6 Şubat’tan bu yana yaşanan koordinasyon eksikliği nedeniyle çocuklarının nerede olduğunu bulmaya çalışan aileler ya da çocukların aileleri olmaksızın hastanelerde tedavi gördüğünü fark eden kişiler kendi kişisel çabalarıyla çözüm üretmeye çalıştılar. Bunlar yaşanırken çok sayıda çocuk hakkı ihlali gerçekleşti. Çocukların fotoğrafları, isimleri sosyal medyada dolaştı; haklarında yanlış haberler paylaşıldı. Çocukların kontrolsüz bir şekilde bir yetişkine teslim edilmesi ve kaçırılması endişesi ortaya çıktı ve deprem sonrasında çocuk hakları örgütleri, çocuk hakları aktivistler ve feministler tarafından kurulan Afet Çocuk Sivil Koordinasyon Ekibi[1] hızlı bir şekilde kayıp çocuk ya da refakatsiz çocuk olduğunda nasıl bir süreç izlenmesi gerektiğiyle ilgili sürece müdahale etmeye çalıştı.
İlgili Bakanlıkların çocukların durumuna ilişkin takibi tam olarak nasıl planladığı ve yürüttüğü ve hala hakkında bilgi alınamayan çocukların ne durumda olduğu konusunda henüz devlet tarafından bir bilgi paylaşımı yapılmamıştır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 23 Şubat tarihli[2] son açıklamasına göre;
– Enkaz altından çıkarılmış refakatçisi olmayan 1890 çocuk kayıt altına alınmıştır.
– 1405 çocuk ailesine teslim edilmiş, 105 çocuk kuruluş bakımına alınmıştır.
– 380 çocuğun tedavi süreci takip edilmektedir.
– Kimliği tespit edilen 1784, edilmeyen 106 çocuk bulunmaktadır.
Ailelerin/yakınların hastaneler, diğer kurumlar ve telefon hatları üzerinden çocuklarını aradıkları süreç devam etmektedir. Bu süreçte refakatçisi olmayan çocukların takibi için açılan danışma hatlarının ihtiyaca yeterli cevap vermediği, bilgi akışını doğru ve hızlı şekilde yürütemediği görülmektedir. Çocukların insan kaçakçılığı ya da başka hak ihlallerine maruz kalmalarına dair yoğun endişe duyulmaktadır.
Bu endişeler sürerken ve korunmaya muhtaç çocukların Bakanlık gözetim ve korumasında olması gerekirken, 16 Şubat 2023 tarihinde İstanbul’da en az 20 çocuğun İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından “ayarlanan” evlere yerleştirildiği ortaya çıktı.[3] Bakanlık yayınladığı cevap yazısında bu iddiayı doğruladı, çocukların anneleriyle birlikte kaldığı, ara sıra Bakanlık görevlileri tarafından ziyaret edildiği yönünde cevap verdi.[4] Yine 23 Şubat tarihinde 9 çocuğun Diyanet tarafından İsmailağa cemaatine teslim edildiğine dair haberler çıktı.[5] Bu açıklama ve haberler çocukların üstün yararının korunmadığına dair şüphemizi daha da arttırmaktadır. Her şeyden önce, hem İHH hem de İsmailağa cemaati, radikal İslamcı grupları desteklediği ve çocuklara cinsel istismarda bulunduğu yönünde çeşitli ciddi iddialara maruz kalmış olan kurumlardır.[6] İkinci olarak, çocukların yanındaki yetişkinlerin anneleri olduğu tespitinin nasıl yapıldığı dahi belirtilmemiş, çocukların tümü Suriyeli denilerek kamuoyunun tepkisinin azalması sağlanmaya çalışılmıştır. Burada Türkiye mevzuatında kamu makamlarının Türkiye vatandaşları ve vatandaş olmayan çocuklara yönelik ayrımcı muamelelerine dikkat çekmek isteriz. Bakanlık tarafından 2015 yılında yayınlanan “Refakatsiz Çocuklar Yönetmeliği”nin 6-G maddesine[7] göre, vatandaş olmayan refakatsiz çocuklar, çocukların onaylaması halinde herhangi birine teslim edilebilmektedir. Mevzuatta, vatandaş olmayan refakatsiz çocukların yüksek yararı için uygun inceleme prosedürü ve güvenilir süreç bulunmamaktadır. Bu durum Türkiye’deki göçmen ve mülteci çocukların geleceği ile ilgili endişelerimizi artırmaktadır. Bakanlık açıklamasında Suriyeli çocukların öne çıkarılmasına ilişkin olarak, gerekli detaylı değerlendirme yapılmadan, sadece bu çocukların beyanlarına dayanılarak karar verildiği düşünülmektedir.
Otuz iki yıllık tecrübemize dayanarak, erkek şiddetinin afet ve kriz durumlarında da çocukları etkilediğini, Türkiye’deki tarikatlarda ve İslamcı sivil toplum kuruluşlarında çocukların ihmal ve istismardan korunamadığını ve çocukların iyi olma halinin garantisi olan çocuk haklarının kolayca göz ardı edilebilir olduğunu biliyoruz. Devlet tarafından çocuklara ve annelerine sunulması gereken korumanın sağlanmadığını görüyoruz. Bahsi geçenlerle beraber henüz hiç duymadığımız ya da doğruluğunu teyit etmediğimiz için paylaşamadığımız onlarca çocuğun iyilik haline ilişkin ciddi iddialara karşı bizleri güvende hissettirecek işlevli bir izleme sistemi ve bir koordinasyon yapılmıyor.
Bağımsız gazeteciler tarafından yapılan medyada yer alan haberler güvenilir kanıtlarla desteklenmiş olmasına rağmen, Bakanlık acil ve etkili bir soruşturma başlatmak yerine, bu gazetecilik çabalarını ve ilgili STK’ların kampanyalarını ve çağrılarını dezenformasyon olarak nitelendirdi.
Mevcut duruma ilişkin acil tedbir alınması yönündeki resmi başvurularımız ve yapılan kampanyalara henüz bir yanıt almadık. Konuyla ilgili yapılacak izlemenin çocukların hayatları için kritik olduğunu düşünüyoruz.
Bu başvuru ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Bakanlığa bağlı Çocuk Hizmetleri Daire Başkanlığı’nın ilgili makamlarının izlenmesini, deprem bölgelerindeki refakatsiz çocuklara ilişkin devlet ihlallerinin haritalandırılmasını ve öneriler yayınlanmasını rica ederiz. İhtiyaç halinde daha fazla bilgi sağlamaktan memnuniyet duyarız.
[1] https://afetcocukkoordinasyon.org/
[2] https://twitter.com/tcailesosyal/status/1628781620005150723
[3] https://artigercek.com/guncel/bakan-yanik-devlet-kontrolunde-demisti-20-cocuk-ihh-insani-yardim-vakfinin-239599h
[4] https://twitter.com/tcailesosyal/status/1626899964658950147?s=20
[5] https://t24.com.tr/haber/9-depremzede-cocugun-ismailaga-cemaati-tarafindan-isletilen-yatili-bir-kur-an-kursuna-verildigi-ortaya-cikti,1094155
[6] https://www.duvarenglish.com/turkish-ministry-asks-for-arrest-of-suspects-on-trial-in-horrific-child-abuse-case-news-61617
[7] İlgili 6-G maddesinde “Refakatsiz çocuğun görüşü dikkate alınarak, uygun kuruluşa veya birime, yetişkin akrabalarının veya koruyucu bir ailenin yanına yerleştirilir” denilmektedir