Sığınaklar ve Dayanışma Merkezleri ana bileşenleri, değiştirilmesi planlanan 4320 sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun”a ilişkin taleplerini Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’ne (KSGM) iletti.
Sığınaklar ve Dayanışma Merkezleri ana bileşenleri, değiştirilmesi planlanan 4320 sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun”a ilişkin taleplerini Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’ne (KSGM) iletti.
Bileşenler taleplerinde yasanın adının “Şiddetten Koruma Kanunu”, “Şiddetin Önlenmesi Kanunu” veya dünya literatürüne uygun olarak “Koruma Emri” ya da “Geri Durma Emri” olarak değiştirilmesini talep ediyor. Kadınlar ayrıca, yasanın resmi evlilik birlikteliği olmadan yaşayan, eşcinsel çiftler de dahil tüm birliktelikleri kapsaması, şiddetten etkilenen tüm aile bireylerinin yasadan yararlanması gerektiğini söylüyor.
Kurultay ana bileşenleri yasanın uygulanabilmesi açısından koruma tedbirlerinin yasada açıkça belirtilmesi, mesai saatleri dışında da koruma kararı verilebilmesi ve koruma tedbirinin ihlali durumunda hapis cezalarının ertelenmemesi ve paraya çevrilmemesi gerektiğini de vurguluyor.
4320 sayılı yasada değişiklik yapılmasına dair yasa tasarısı taslağına ilişkin kurultay ana bileşenlerinin KSGM’ye sunduğu görüş ve önerileri şunlar:
1- Yasanın adı değiştirilmelidir. “Şiddetten Koruma Kanunu”, “Şiddetin Önlenmesi Kanunu” veya dünya literatürüne uygun olarak “Koruma Emri” ya da “Geri Durma Emri” olarak belirlenmelidir.
2- Yasadan “aynı çatı” ifadesi kaldırılmalıdır. Zira bu ifade şiddet tehdidi altında olan diğer bazı aile bireylerinin koruma kapsamı dışında kalmalarına neden olmaktadır. Ayrıca uygulamada karışıklığa sebebiyet vermektedir.
3- Yasa, resmi evlilik birliği olmaksızın bir arada yaşayan bireyleri, birlikte yaşama olgusu sona erdikten sonra da korumalıdır. Koruma talebinde bulunan kişinin birlikte yaşadığı aile bireyleri (örneğin anne, baba vd.) ve çocuğu -tarafların müşterek çocuğu olması aranmaksızın- bu korumanın kapsamına alınmalıdır.
4- “Resmi evlilik birliği olmaksızın bir arada yaşayan bireyler” kapsamına eşcinsel birlikteliklerin de dahil olduğu yasa metnine açıkça yazılmalıdır.
5- Koruma kararında, müşterek çocukların velayetinin kime ait olacağı tedbiren düzenlenmelidir. Mevcut uygulamada, müşterek çocukların okul kayıtlarının gizli olarak yapılabilmesi için yetkili makamlarca velayete ilişkin mahkeme kararı talep edilmektedir. Bu açıdan da, velayet hakkının kime ait olduğunun koruma kararında tedbiren düzenlenmesi, çocukların eğitim hakkının temini ve koruma kararının amacına uygun şekilde infazı için zorunludur.
Ayrıca yasanın gerekçesinde, Medeni Kanun’un genel hükümleri uyarınca aleyhine koruma kararı alınan birey ile müşterek çocuklar arasında kişisel ilişki düzenlenirken mevcut koruma kararının dikkate alınması gerektiği belirtilmelidir. Müşterek çocukların aleyhine koruma kararı verilen birey ile görüşmelerinin uygun olup olmadığı, koruma kararının uygulama süreci ve bireyin koruma kararına uymak ve şiddet uygulamak konusundaki tutumu, mağdur ve görüşlerini ifade edebilecek yaştaki çocuklar ile sığınmaevinde kalınıyorsa burada görevli sosyal çalışmacının görüşleri ve bu doğrultuda mahkeme uzmanı tarafından hazırlanacak uzman raporu dikkate alınarak belirlenmelidir. Ne yazık ki uygulamada aile mahkemeleri tarafından, mevcut koruma kararı sanki yokmuşçasına, hiçbir araştırma yapılmadan baba ile çocuklar arasında doğrudan kişisel ilişki düzenlenmektedir. Bu durum, koruma kararının amacı ile çelişmekte ve uygulanmasına fiilen engel olmaktadır.
6- Aile mahkemesi hakiminin duruşma yapmadan ve şiddetin belgelenmesini aramadan karar verme zorunluluğu emredici hukuk kuralı olarak düzenlenmelidir. “Kural olarak” ifadesi beraberinde “istisnaları” getireceğinden yasa metninden çıkarılmalıdır. Hangi şart altında olursa olsun duruşma yapılması ve kanıt aranması yasanın amacıyla bağdaşmaz. Koruma kararına itiraz vaki olduğu takdirde zaten duruşma yapılabilmektedir.
7- Yasada sayılan koruma tedbirlerinin örnek teşkil ettiği ve sınırlayıcı olmadığı bilinmektedir. Ancak uygulamacılara yol göstermesi bakımından üç tedbirin yasada açıkça sayılması yerinde olacaktır. Bunlardan biri, talep halinde kadının varsa çocuklarıyla birlikte bir sığınmaevine yerleştirilmesidir.
İkinci olarak, olayın özellikleri gerektirdiği takdirde; il sosyal hizmetler müdürlüğünce görevlendirilecek sosyal hizmet uzmanının kararın kendilerine tebliğinden itibaren en geç 10 gün içinde lehine koruma kararı verilen birey ile görüşmesi, yararlanabileceği (sığınmaevi, kreş, çocuk yardımı v.b.) sosyal destekler hakkında bilgilendirilmesi, görüşünün alınması ve ihtiyaçlarının belirlenmesi, gerekli sosyal desteklerin sağlanması ile durumunun en az ayda bir kez olmak kaydıyla yeniden incelenerek her ay hazırlanacak sosyal inceleme raporunun kararı veren aile mahkemesi hakimliğine tebliğine karar verilmelidir. Bu doğrultuda, verilen koruma kararının bir örneği mağdurun bulunduğu sosyal hizmetler il müdürlüğüne tebliğ edilmelidir. Sosyal hizmet uzmanınca hazırlanacak rapor uyarınca aile mahkemesi hakimi tarafından kararda değişiklik yapılabilir veya kararın süresi uzatılabilir.
Üçüncü olarak, olayın özellikleri gerektiriyor ise koruma talep eden kişinin emrine “yakın koruma tahsis edilmesi” tedbirine hükmedilmeli ve kararın bulunulan ilin valiliğince ivedilikle infazı sağlanmalıdır.
8- Koruma kararının bizzat muhataba tebliği uygulamasından vazgeçilmelidir. Kararın kolluk görevlileri tarafından muhatabın ikametgâhına veya işyerine bırakılması tebliğ yerine geçmelidir.
9- Koruma kararı kapsamında hükmedilen nafaka, koruma talep eden bireye doğrudan Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı veyahut yasa koyucu tarafından belirlenecek diğer bir kamu kurumu tarafından ödenmelidir. Ödenen nafaka tutarı işbu kamu kurumu tarafından nafaka borçlusuna rücu edilmelidir.
10- Mesai saatleri dışında, mağdurun başvurduğu polis merkezi tarafından talep üzerine veya re’sen nöbetçi savcıya ulaşılarak durum hakkında bilgi verilmeli ve nöbetçi savcı tarafından koruma kararı verilmelidir. Kararın infazı kolluk kuvvetlerince derhal sağlanmalı ve kadın ile varsa çocukları koruma altına alınmalıdır. Nöbetçi savcı tarafından verilen işbu koruma kararı takip eden ilk iş günü içinde Aile Mahkemesi hakiminin onayına sunulmalı ve Aile mahkemesi hakimi tarafından olayın özelliklerinin gerektirdiği diğer koruyucu tedbirlere de hükmedilmelidir.
11- Koruma tedbirinin ihlali halinde verilecek hapis cezasının ertelenemeyeceği veya para cezasına çevrilemeyeceği yasa metninde açıkça yazılmalıdır. Ayrıca tutuklama tedbirine hükmedilebilmesi için Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda gerekli düzenleme yapılmalıdır.
Sığınaklar ve Dayanışma Merkezleri Kurultayı Ana Bileşenleri:
Diyarbakır Selis, Ergani Selis, Adana Akdam, Antalya Kadın Dayanışma Derneği, ÇEKEV İzmir Çiğli Evka 2 Kadın Kültür Derneği, İzmir Kadın Dayanışma Derneği, Kapadokya Kadın Dayanışma Derneği, Muş Kadın Derneği, Kamer Vakfı, Van Kadın Derneği, Van Saray Kadın Derneği, Söke Kadın Sığınmaevi Derneği, KADAV, Şahmaran Kadın Dayanışma ve Araştırma Merkezi Derneği, Elder Çanakkale, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı