Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı (Mor Çatı), Ocak-Aralık 2015 tarihleri arasında Türkiye’de kadına yönelik şiddet alanında yürürlükte olan yasa ve uygulamalarının, kadına yönelik şiddetle mücadelede yetki ve sorumluluğu olan kamu kurumlarının çalışmalarının ve politikalarının bir yıllık izleme ve değerlendirmesini içeren Erkek Şiddetiyle Mücadele Mekanizmalarını İzleme Raporu’nun sonuçlarını 8 Mart’ta Cezayir Toplantı salonunda düzenlediğimiz basın toplantısıyla kamuoyu ile paylaştı.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı (Mor Çatı), Ocak-Aralık 2015 tarihleri arasında Türkiye’de kadına yönelik şiddet alanında yürürlükte olan yasa ve uygulamalarının, kadına yönelik şiddetle mücadelede yetki ve sorumluluğu olan kamu kurumlarının çalışmalarının ve politikalarının bir yıllık izleme ve değerlendirmesini içeren Erkek Şiddetiyle Mücadele Mekanizmalarının İzlenmesi Raporu’nun sonuçlarını 8 Mart’ta Cezayir Toplantı salonunda düzenlediğimiz basın toplantısıyla kamuoyu ile paylaştı.
Rapor, Ocak 2015 tarihinde, Avrupa Birliği Sivil Düşün AB Programı’nın katkısıyla, Mor Çatı, Muş Kadın Derneği (MUKADDER) ve Kadın Dayanışma Vakfı’nın ortak yürütmeye başladığı, “Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezi Kurultayı’nın Güçlendirilmesi ve Avrupa ve Türkiye’deki Kadın Örgütleri Arasında Ev İçi Şiddete İlişkin İyi Deneyimlerin Paylaşılması Projesi”nin ana faaliyetlerinden biri. Ocak-Aralık 2015 tarihleri arasında Mor Çatı Dayanışma Merkezi’ne başvuran ve Mor Çatı Sığınağı’nda kalan kadın ve çocukların deneyimleri, başvuranlarla dayanışma kuran sosyal çalışmacı, psikolog ve avukatların deneyimleri, Mor Çatı’nın yaptığı bilgi edinme başvurularına verilen yanıtlar ve Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultay Bileşeni Örgütleri’nin deneyimlerini içeren Rapor, yasaların kağıt üzerinde kaldığını, uygulamada ciddi sorunlar yaşandığını gösteriyor.
Mor Çatı adına Raporu sunan, Perihan Meşeli, Hazal Günel ve Martina Gaidzik, şiddete maruz kalan kadınlar destek almak için başvurdukları kurumlarda kötü muameleye maruz kaldıklarını, yasal haklarına erişemediklerini, bu alanda yetki ve sorumluluğu bulunan personelin hem yasal düzenlemelere ilişkin bilgilerinin yetersiz olduğunu hem de toplumsal cinsiyet farkındalıklarının olmadığını örneklerle paylaştılar.
Örneğin, bir kadın kendisini öldürmekle tehdit eden babasını şikâyet ettiğinde kolluk görevlisinin, “Ben de çocuğuma seni öldürürüm diyorum ama öldürmüyorum, baban gelsin elini öp barışın” dediğini paylaştı. Başka bir kadın ise iki çocuğu için, Aile Bakanlığı’na bağlı bir Sosyal Hizmet Merkezi’ne başvuru yaptığında, aldığı yanıt, “Kadınlar buraya devletin parasını yemek için geliyor” oldu.
Rapor, şiddete maruz kaldıklarında kamu kurumlarına başvuran kadın ve çocukların, bu örneklere benzer, çok sayıda olumsuz deneyimini içeriyor. Bu olumsuz deneyimlerin Türkiye’nin farklı illerinde aynı şekilde tezahür etmesi, devletin, kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmalarındaki yetersizliğini ve bu konuda etkin bir mücadele yürütmek için herhangi bir girişimde bulunmadığını gözler önüne seriyor.