Skip to main content
Yazılar

25. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nı gerçekleştirdik

By 17 Ocak 2023No Comments

Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nın yirmi beşincisi için 12-13-14 Kasım 2022 tarihlerinde, Rosa Kadın Derneği’nin ev sahipliğiyle Diyarbakır’da bir araya geldik. “Aile Odaklı Devlet Politikaları Kadına Yönelik Erkek Şiddetiyle Mücadeleyi Nasıl Güçsüzleştiriyor?” başlığıyla gerçekleştirdiğimiz kurultaya kadın örgütleri, LGBTİ+ örgütleri, kamu kurumu ve belediyelerden katılımcıların olduğu farklı illerden 310 kadın katıldı.

Kurultayın birinci günü kurultayın oluşturulmasına katkı sunan kadınlar mücadelenin 25 yılına dair değerlendirmelerini paylaştılar. Kurultay’ın 25. yılı konuşmasında Hülya Gülbahar “Sığınaksız Bir Dünya için”, “Yaşasın Kadın Dayanışması” sloganında somutlaşan erkek şiddetine karşı ortak mücadelemiz ve kazanımlarımızı hatırlattı. Kurultayın 25 yıl önce nasıl başladığını, 1990’larda şiddetin özel alana ait olmadığını politik bir sorun olduğunu söylediklerini, bunda ısrar ettiklerini ve bugünlere bu kazanımlarla gelindiğini anlattı. Açılış konuşmasının ardından kurultay “Aileyi ve Aile Odaklı Politikaları Feminist Bakışla Tartışmak” başlıklı ilk oturumla başladı. İlk oturumda popülist aileci politikalar, aile politikalarının sosyal devlet ile ilişkisi ve kadınların şiddetten uzaklaşma süreçlerinde ailenin destek ve köstek olduğu durumlar tartışıldı. Yakın Ertürk “Popülist Aileci Politikalar ve Feminist Alternatif” başlıklı konuşmasına aile kavramının kökenlerini ele alarak başladı. Yakın Ertürk konuşmasında, son 15-20 yılda aileci eğilimlerin tüm dünyada baskın hale gelmiş olduğunu, bakım emeğinin temel bir politika aracı olarak karşımıza çıktığını ve bu saldırılarda temel düğümü bakımın oluşturduğunu belirtti.  Ayrıca feministler olarak 70’li yıllardan itibaren bu temel sorunu ihmal ettiğimizi, artık ana akım geçim modelinden bakıma doğru bir modele geçmek için acil bir yönteme ihtiyaç duyduğumuzu ve feminizmin anti kapitalist paradigmayla daha fazla ilgilenerek dönüştürücü ve ilerici bir role sahip olabileceğini ekledi.

Nükhet Sirman “Kadınların Şiddetten Uzaklaşma Süreçleri: Destekler ve Köstekler” başlıklı konuşmasında, aynı isimli rapordan hareketle kadınların normalleştirilen şiddeti kabul etmeden uzaklaşmalarının kolay olmadığını, kadınların çok uzun süreler bu şiddetle yaşadıklarını gördüklerini paylaştı. Gönül bağı, güç ilişkileri, aileyi parçalamak, yalan söylemekle suçlanmak ve yalnız kalma tehlikesi gibi nedenlerle şikayet etmenin kadınlar için kolay olmadığını, teşvik ve desteğe ihtiyaç duyduklarını (kadın şikayete giderken çocuğuna bakmak, telefon kartı vermek, kadın örgütlerinin numarasını vermek, sadece derdini dinlemek vb) ekledi. Damla Eroğlu “Aile Odaklı Politikaların Sosyal Devletle İlişkisi” başlıklı konuşmasında muhafazakar neoliberal politikaların yükünü en çok kadınların çektiğini, devletin yoksullukla mücadele etmek yerine sorumluluğu aileye devrettiğini ve kadınların aile içindeki şiddetten çıkması için bakım meselesini odağa alan feminist bir sosyal politika talebini yükseltmemiz gerektiğini söyledi.

Kurultayın ikinci oturumuna geçmeden Canan Arın yaptığı konuşmasında kurultayın 25. yılında kadın mücadelesinin kazanımlarını hatırlattı. “Kadın hareketi kanunları değiştirdi. Bütün bu değişimi biz Sığınaklar Kurultayı Sonuç Bildirgeleri’nde yazdık. Kadınlar olarak mücadeleyi burada büyüttük. Biz birlikte olduğumuz, birbirimize destek olduğumuz sürece direncimizi hiç kimse kıramayacak” dedi.

İkinci oturumda ise Aile Odaklı Politikalar Karşısında Erkek Şiddetiyle Mücadele Pratikleri Mor Çatı ve Rosa Kadın Derneği’nin deneyimleri üzerinden tartışıldı. Oturumda ayrıca kadına yönelik şiddetle mücadelede aileci politikaların çocukları nasıl etkilediği örneklerle konuşuldu. “Erkek Şiddetiyle Mücadelede Aile Odaklı/Aileci Politikaların Etkisi” başlıklı sunumda Mor Çatı gönüllüsü Hazal Hartavi, zamanla toplumsal değer yargılarının aileyi araçsallaştırarak kadının özgürleşmesinin önüne geçen bir duruma sebep olduğunu, devlet politikalarının eksikliği durumunda kadınların şiddetten uzaklaşmak için aile bağlarını kullanmak durumunda kaldıklarına dair deneyimleri aktardı. Ailelerinden destek gören kadınlar için şiddetten uzaklaşmanın daha kolay olduğunu, ailelerin maddi destekte ve bakım desteğinde bulunmaları durumunda kadınların erkek şiddetine karşı daha güçlü hissettiklerini paylaştı. Ailelerin şiddet uygulayanla işbirliği içinde olması durumunun da çok sık görüldüğünü, kadınların boşandıktan sonra aileleri tarafından tekrar evlenmeye zorlandıklarını, trans ve göçmen kadınların devlet sığınaklarına kabul edilmediklerini ve bu nedenle alternatif destek mekanizmaları aramak durumunda kaldıklarını ekledi. Yine ikinci oturumda Rosa Kadın Derneği’nden Ruken Ergüneş “Ailenin Kurgulanışında Devlet Politikalarının Rolü ve İtirazlarımız: Bölge Deneyimleri” başlıklı konuşmasında, aile ve ailenin toplumsal değişimi ile ilgili zorunlu göçün etkisinden bahsetti. Kürtlerin aile yapısının zorunlu göç ile çok değiştiğini, sonraki süreçte de kayyumların atanması ile yeniden bir dönüşüm yaşandığını ve tüm bunlarla bir kadın ve aile tipi tasarlandığını söyledi. Kadın kurumlarının kapatılmasıyla kadınların mücadelesinin önünde engel olunmaya çalışıldığını ve kapatılan yerlerde açılan kursların da bu amaca hizmet ettiğini ekledi. İkinci oturumda Selmin Cansu Demir “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Aileci Politikalar Çocukları Nasıl Etkiliyor?” başlıklı bir konuşma yaptı. Selmin Cansu Demir, Mor Çatı  ile birlikte erkek şiddetinin çocuklar üzerindeki etkisinin ele alındığı gölge raporun sonuçlarından hareketle yaptığı konuşmada, kız çocuklarının annelerinin yaşadıkları şiddet öyküsünü paylaştıklarını, şiddet ortamından uzaklaşmak için erken yaşta evlendiklerini ve şiddete maruz kaldıklarını yani şiddetin miras olarak aktarıldığını gördüklerini, sığınaklarda çocuklarla ilgili bir çalışma olmadığını, bütçede çocukların görünmez olduğunu, çocuklara dair ayrıştırılmış veri tutulmadığını, çocukların ev içi şiddet durumunda doğrudan başvurabilecekleri bir destek mekanizması olmadığını, yani sistemin her aşamasında çocukların görünmediğini belirtti.

25. Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nın birinci günü oturumların ardından yürütülen tartışmalarla sona erdi. Kurultay ikinci gününde tematik atölyeler ile devam etti ve atölyelerden çıkan sonuçların paylaşılması ve tartışılması ile son buldu. Kurultayın üçüncü günü hep birlikte atölye sonuçlarını tartıştık ve Sonuç Bildirgesi’ni oluşturmak için taleplerimizi ortaya koyduk. Sonuç Bildirgesi’ne buradan ulaşabilirsiniz.