Skip to main content
Yazılar

Dünyada sığınak çalışmaları pandemiden nasıl etkilendi?

By 20 Nisan 2020No Comments

Geçtiğimiz haftalarda katıldığımız online webinar toplantılarında, dünyada kadına yönelik şiddet alanında çalışan ve sığınak çalışması yürüten çeşitli kurumlardan koronavirüs sürecindeki deneyimlerini dinleme şansı yakaladık. Dünya Kadın Sığınakları İletişim Ağı (GNWS) ve Asya Kadın Sığınakları İletişim Ağı’nın (ANWS) ortaklaşa düzenlediği webinarların konusu “Koronavirüs ve Kadın Sığınakları: Planlama, Hazırlık ve COVID-19 Pandemisine Yönelik Tedbirler”di. Örgütlerin ortak gündemi, herkese yöneltilen “güvenlik için evde kal” çağrılarına karşın, evlerin aslında kadınlar ve çocuklar için ne kadar güvensiz, şiddete maruz bırakıla açısından ne kadar riskli yerler olduğuydu.

Yıllardır biriktirdiğimiz deneyimlerden biliyoruz ki, kadınlar en çok yakınlarındaki erkekler tarafından şiddete maruz kalıyorlar ve şiddet uygulayan erkeklerin evlerden uzaklaştırılmaları mahkemece karara bağlanmış olsa dahi, uygulamada bu çoğu zaman mümkün olmuyor. Ancak koronavirüs günlerinde şiddet uygulayanın evlerden uzaklaştırılmasının daha da zorlaştığını, 6284 sayılı yasanın içerdiği tedbirlerin alınmamasına, kararların uygulanmamasına salgının bahane olarak gösterildiği, vahimleşen bir tabloyla karşılaştık. Oysa kadınların ve çocukların şiddetten uzaklaşabilmek için destek ve güvenli mekan ihtiyaçları pandemide artarak sürüyor. Sığınak kabullerinin bu süreçte asla aksamaması, sağlıklı ve güvenli şekilde gerçekleştirilmesi, sığınaktaki çalışmanın kadın ve çocukların sağlıkları riske atılmadan yürütülmesi, gereken desteklerin sağlanması hayati önem taşıyor.

Katıldığımız online toplantılarda dünyanın dört bir yanından ortaklaşan ve farklılaşan deneyimler öğrendik: Tayvan, Singapur ve Hong Kong gibi ülkeler SARS gibi daha önce yaşadıkları büyük salgın tecrübelerini koronavirüsle mücadeleye başarılı bir şekilde aktarabiliyorlar. Tayvan’da sığınakta kalan kadınlara salgınla ilgili düzenli eğitimler  veriliyor, sağlık için gereken ekipmanlar sağlanıyor, sığınaklar düzenli şekilde dezenfekte ediliyor. Sığınaklarda separatörlerle veya büyük çadırlar kurularak risk grubundakilerin izole edilmesi sağlanıyor. Sığınağa kabul edilmeden önce kadınlar 14 gün karantinaya alınabiliyor. Şiddetle ilgili danışma hattı hem telefon hem de web üzerinden 7-24  çalışıyor. Örgütler politik çağrılarında, kadınların şiddete maruz kaldığına tanık olan herkesi ihbar etmeye teşvik ediyor. Evlerde de kadınların güvende kalabilmeleri için polisle sıkı bir çalışma yürütülüyor.

Japonya’da ise, şiddete maruz kalan kadınlar için danışma merkezlerinin kapandığını, desteklerin yüz yüze değil telefonla verildiğini öğrendik. Japonya Kadın Sığınakları İletişim Ağı hükümete koronavirüs sürecindeki tespitlerini ve önlem önerilerini içeren raporu bizlerle paylaştı. Ağın hazırladığı rapor, şiddete maruz kalan kadınlara sunulan desteklerin OHAL gibi dönemlerde de aksamaması, destek hizmetlerinde (online erişim vb.) esneklik sağlanması, gereken bütçenin ayrılması ve hem güncel durum hem de politika önerileri için kadın örgütlerinden, sığınaklardan düzenli rapor alınmasının önemine vurgu yapıyor.

Nepal’de devletin elinde yeterli kit yokken sığınağa kabul için kadınlara test olmayı şart koşması, pratikte sığınak kabullerinin önünün tıkanmış oluyor. Malezya’da 7-24 bir acil durum hattı açık, çalışanlar evlerinden telefon görüşmeleriyle başvuru alıyor. Kadınların bu dönemde şiddet uygulayanla bir arada olmalarından ötürü telefonla konuşmakta güçlük çektikleri ve mesaj yazmayı tercih ettikleri, bu yüzden mesajlaşma yoluyla da çok başvuru alındığını bildiriliyor.

Koronavirüsün Avrupa’daki ilk merkezi olan, pandemiyi en sert yaşayan ülkelerden İtalya’dan daha farklı deneyimler dinledik. Ülkede bu süreçten en olumsuz etkilenenlerin kadınlar olduğu vurgulanıyor. Sığınakları devlet çok az destekliyor, kadın örgütlerinin ise kaynakları çok sınırlı. Acil destekler sistematik şekilde sunulamıyor, özellikle sığınak talepleri hızla karşılanamıyor. Pandemi sürecinde kadınların kendilerine ulaşabilmeleri için görünürlüğü artırmaya çalışan kadın örgütlerinin sloganı “biz hala buradayız”. İtalya devleti ise kadın örgütlerinin çalışmalarını sürdürebilmeleri için onları sokağa çıkma yasağının kapsamı dışında tutuyor. Ancak İtalya’da da Türkiye’deki gibi şiddet uygulayana evden uzaklaştırma kararları çoğunlukla kötü uygulanıyor, bu yüzden sığınak talebi çok öne çıkıyor. Uzaklaştırma kararlarının pandemi döneminde özellikle iyi uygulanması, sığınak kabulünün güvenli şekilde yapılması, bunun mümkün olmadığı koşullarda, bakanlık ve belediye gibi kamu kurumlarından kadınların izole olabilecekleri güvenli barınma alanları sağlanması talep ediliyor.

Estonya’da sığınak kabulleri devam ediyor ancak onlarda da yeterli test kiti yok. Sığınağa kabul öncesi kadınlarla belirtilerin kontrolü ve önlemlerin anlatıldığı uzun telefon görüşmeleri  yapılıyor. Sığınak görüşmeleri de online olarak sürüyor. Burada da İtalya’daki gibi kadınların sığınak öncesi izole olabilecekleri güvenli alanlar talep edilebileceğinde ortaklaştık.

Avusturalya’da şiddete maruz kalan kadınlara sunulan yüz yüze desteklerin durduğu ancak telefonla ya da online araçlarda danışmanlığın devam ettiği belirtiliyor. Hükümetin bir acil destek paketi var ve desteklerin aksamaması için ciddi çaba sarf ediliyor. Amerika’da ise tüm destekler online araçlarla sürdürülmeye çalışılıyor, güvenli online araçların paylaşıldığı web sitelerinin kurulduğu ve çeşitli belgelerin yayımlandığı aktarılıyor. Sığınak başvurusu yapan kadınların sağlığı ve güvenliği için otel odaları ya da ayrı daireler tercih ediliyor ve kadınların buralara yönlendirilmeye çalışılıyor.

Etiopya’da sığınakta kalanlara sürekli salgın eğitimleri verildiğini, 24 saat hemşirenin kurumda bulunduğunu, temizlik ve yiyecek malzemelerinin 6 ay yetecek kadar depolandığını öğrendik. Yeni kabuller için kadınların sığınaklara gitmeden önce 14 gün izole tutulması gerektiği paylaşılıyor. Fas’ta ise durumun çok zorlaştığını, sığınak kabullerinin ve tüm yasal mekanizmaların durduğu aktarılıyor. Kadın örgütlerinin yürüttükleri sığınaklar devletten destek almadıklarından, finansal açıdan en çok birkaç ay dayanabilecekler, polislerin de çalışmalarının çok kısıtlı şekilde sürüyor, kadınlar evlere hapsolmuş durumda.

Latin Amerika’da Fas’taki gibi sığınak hareketini STK’lar, kadın örgütleri yürütüyor ve finansal sıkıntılar baki. Feministler taleplerinde bunu öne çıkarıyorlar. Destekler için şu anda telefon ya da online araçlar kullanılıyor ancak şiddet uygulayanla çoğunlukla aynı evde yaşayan kadınlar desteğe ulaşmakta zorlanıyorlar. Ekvator’da da yine evin şu anda kadınlar için en riskli yer olduğu vurgulanıyor. Sığınakların öncelikli bir hizmet olarak görülmesi, henüz hiçbir maddi destek vermeyen devletin bu mücadeleye kaynak ayırması kadın örgütlerinin politik sözlerinin en önemli parçası. 7-24 işleyen bir acil danışma hattı üzerinden şiddet başvuruları alınıyor.

Tüm bu deneyim paylaşımlarını bir araya koyduğumuzda, dünyanın çeşitli ülkelerinden kadın örgütlerinin pandemi döneminde ve öncesinde sığınaklarla ilgili benzer sorunlar yaşadıklarını, kendi sosyal politika sistemleri içinde çeşitli mücadeleler verdiklerini ve stratejiler belirlediklerini gördük. Bu buluşmalar, sığınağı olan kadın örgütlerinin salgın sürecinde politik stratejilerini paylaşmalarıyla kadın dayanışmasını güçlendirmek için çok önemli bir araç.

Bu gözden geçirmeden aldığımız güçle, bir kez daha vurgulamak istiyoruz: Salgın sürecinde kadınlar erkek şiddetinden uzaklaşmak için ihtiyaçları olan destekleri almalı. Kadınlar şiddetin hangi türüne maruz kalmış olurlarsa olsunlar, kanıt aranmaksızın, sağlıklı ve güvenli şekilde sığınaklara yerleştirilmeliler, sığınak ve barınma ihtiyaçları devletin ilgili birimleri, kurumları ve belediyeler tarafından aksatılmadan karşılanmalı. Hem sığınaklarda gereken sağlık önlemleri alınmalı hem de sığınaklara alternatif izolasyon alanları yaratılmalı. Şiddetten uzaklaşmanın zamanı olmaz, salgın koşullarında şiddet tablosu ağırlaşırken devlet ve belediye kurumları üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli ve buna dair sosyal politikalar üretmeli.

Leave a Reply